Merhaba dostlar.
Bu pazar, Küre Dağları’nın seçkin bir parçası olan, birkaç değeri ve güzelliği bağrında saklayan, coğrafyamızın doğal güzellikleri açısından şüphesiz ilk sıralarda gelen Ersizlerdere Kanyonu bölgesinde bir sonbahar yürüyüşü gerçekleştirdik.
Bu yazıda sizlere hem bu yürüyüşten, hem de bu yürüyüş üzerinden, coğrafyamıza dair fırsatlarımızdan bahsetmek istiyorum.
Yaklaşık yetmiş kişi ile oldukça kalabalık bir grup olarak gerçekleştirdiğimiz bu yürüyüş, Çuha Doruğu’ndan başlayarak Ersizler Köyü’ne, oradan da Ersizlerdere’ye inerek, yaklaşık 8 km’lik bir yürüyüşle son buldu.
Bu bölge, birkaç açıdan büyük önem taşıyor.
Her ne kadar Küre Dağları Milli Park sınırları içerisinde yer almasa da, Küre Dağları’nın muhteşem bir parçası. Bu arada bu bölgenin neden Mili Park sınırları dışında tutulduğunu da anlayabilmiş değilim açıkçası...
Neyse, bölge 2018 yılında ilan edilen İstiklal Yolu Tarihi Milli Parkı üzerinde, 2020 yılında ilan edilen Ersizlerdere Tabiat Parkı’nın da içerisinde.
Bu açıdan bölge, hem taşıdığı doğal değerler, hem de tarihi anlam bakımından mutlaka ama mutlaka korumamız gereken bir cevher.
Ben bu yolu ilk kez Kadask Derneğimizin keşif faaliyetinde yürümüştüm. Bu faaliyet sırasında kaya tırmanış rotaları araştırması da yapılmıştı. Ve bu çaba ve çalışmalar sonucunda geçtiğimiz ay, dünyaca ünlü dağcımız Tunç Fındık ve ekibi burada bir tırmanış faaliyeti gerçekleştirmişti.
Yine bu rotayı, çok değerli Valimiz Avni Çakır Bey ile birlikte yürümüştük.
Avni Bey, Kastamonu Turizmi için önemli bir fırsattı, değerlendiremedik. Birbirimizle didişmekten hizmet üretmeye ve hizmet talep etmeye fırsatımız olmadı.
Sanırım bizlerin çoğunluk olarak kurumlarımızdan talep ettiğimiz en büyük hizmet, birbirimizin yoluna taş koydurma çabası oluyor. Umarım bir gün bunun kendi kafamıza sıkmak olduğunu, kendi geleceğimizi karartmak olduğunu anlayabiliriz...
Evet dostlar. Ekoturizm deyip duruyoruz yıllardır. Kurumlarımız, Valilerimiz, Kaymakamlarımız, Belediyelerimiz, Üniversitemiz, yıllardır her nutuklarında, her söylemlerinde, turizm, ekoturizm, doğa turizmi deyip duruyor. Ancak biz halk olarak bir türlü bu kavramları kavrayamıyor, anlayamıyor, anlama çabasına girişemiyoruz.
Neden?
Ben artık kurumları suçlayarak işin içinden sıyrılma taraftarı değilim. Bunun bize bir yararı yok. Bizler halk olarak akıllanmak, aklımızı başımıza almak zorundayız.
Kendi değerlerimizi farketmek, geleceğimiz için projeler üretmek, bu projelerin yapılmasını talep etmek ve takipçisi olmak zorundayız. Çalışan kurumlara destek olmak, çalışmayanı da haklı toplumsal baskı ile çalışmaya zorlamak durumundayız. Gelişimin tek yolu bu... Başka yolu yok. Yoksa gökten zembille tepemize hizmet yağmayacak, böyle bir dünya yok...
Sabah saat on gibi, Abana, İnebolu ve Kastamonu’dan gelen gruplarla Çuha Doruğu’nda buluşuyor ve yürüyüşe başlıyoruz. Önümüzde Ersizlerdere’nin, sağımızda ise Karacehennem Boğazının eşsiz manzarası var. Sol yanımızda ise Çuha Doruğu’ndan Ersizlerdere Kanyonu’na inen devasa kaya bloğunun duvarı. Sonbaharın renkleri ortama yeni yeni düşmeye başlamış. Sanki sonbahar tualinin eskizinde gibiyiz. Yeşil örtünün aralarında tek tük serpiştirilmiş sarı ve kızıl yapraklar ilginç ve büyüleyici bir manzara oluşturuyor. Bu başlangıç. Önümüzdeki birkaç hafta bu sarı ve kırmızı tonlar artacak, yayılacak. Kasım ayı içerisinde de en muhteşem renklerini sergileyecek.
Şüphesiz bu yolda yürürken birçok şey geliyor insanın aklına. Güzel şeyler, güzel duygular. Şu an burada olmak isteyecek olan o kadar çok insan var ki!
Bir tarafta aş ve iş kaygısı ile bu bölgeden kopmaya, uzaklaşmaya çalışan insanımız, diğer tarafta metropollerde boğulmuş, nefes alma, huzur bulma kaygısı ile buralara kaçmaya çalışan insanımız.
İşte alın size muhteşem bir fırsat. Coğrafyamızın gençlerini, insanını toprağında tutacak, aş ve iş sağlayacak, diğer tarftan metropollerde boğulmuş insanımıza bir nebze de olsa nefes alma fırsatı sunacak bir imkan.
Bu bölge Ekoturizm yatırımları için biçilmiş kaftan. Sadece yurt içi değil, görselliği, güzelliği ile uluslararası kalitede bir ekoturizm köyü, köyleri kurabileceğimiz bir yer. Herşey var. Tek bir şey eksik. Yapacak İNSAN...
Aslında yapacak insan da var! Sorun; toplumsal destek, kurumsal destek. Kurum desteği ikinci planda, en önemlisi toplumsal destek. Toplumsal destek sağlanırsa, kurum desteği ister istemez gelir. İşte burada tüm iş biz Kastamonululara düşüyor.
Hepbirlikte coğrafi olarak muhteşem fırsatlara sahip şehrimizde, insani değerlerimizin de farkına varalım ve onlara destek olalım. Ben yoksam, ben yapamıyorsam başkası da olmasın, başkası da yapamasın zihniyetini terkedelim artık. Bu coğrafyada yapılacak her güzel şey inanın hepimizin faydasına olacak...
Evet dostlar, muhteşem bir yürüyüşün ardından, Ersizlerdere Ekoturizm Derneği Başkanı, sevgili kardeşim, değerli dostum Mustafa Çağır’ın Köfte ve Çay organizasyonu ve Grup Abana’nın mini konseri ile günü keyifli bir şekilde tamamladık.
Bu muhteşem gün için, organizasyonu gerçekleştiren Semih Yüksel ve Mustafa Çağır dostlarıma ve Hasan Gündüz ağabeye çok teşekkür ediyorum. Bu faaliyetlerin devamı gelmeli. Farkındalığımız için bu çok önemli.
Değerlerimizi ve fırsatlarımızı farketmemiz dileği ile, bir sonraki yazıda görüşmek üzere. Hoşçakalın...