Araç havalisindeki “Kızılören” ve “Kayabaşı” köylerindeki taammüden kalker ocağı cinayetini biliyorsunuz, pergelin ayağını açalım, “Yeşilova” ve “Kayaboğazı” güzergahları da arkeoloji tabanlı tarihin üstü örtülü ocağı…

Nerden mi biliyorum; hissediyorum.

Tarihi çıkınının tıka basa dolu olması yanı sıra…

Dünyanın en güzel ormanlarına sahip o bölge.

Göç ede ede elde kalan yöre halkının…

Ata toprağına sahip olmasının emsali az hikayesine de sahip orası.

Asla “kuş ötmez-kervan geçmez” bir alan değil…

Mezar taşlarını koruyan muhafızları var.

Nefes alıyor coğrafya…

İnsanıyla, geçimlik tarım ve hayvancılık tekneleri, karıncası ile.

“Yol yaparım, baraj yaparım, bina dikerim”…

Malzemeyi arkeoloji alanından almak da ne?

“Mühendis kafası” işte…

Hiç mi bir müzenin kapısından içeri adım atmadı?

Nasıl bir devrandır bu?..

Geçmişine düşman.

(Araç havalisinin sahip olduğu arkeolojik izlerin ne olduğunu henüz bilimsel anlamda bilmiyoruz…

Bölgede “yüzey araştırması” dahi yapılmış değil.

Ancak…

İpuçları, geçmiş medeniyetlerin tam da ocağına götüreceği üzerine sabit, “var bir şeyler”.

Yöre halkı bile bu izi biliyor…

Dile getiriyor.

Öyle bir devran ki bu…

Hakkını savunmak için insanı arkeolog da yapar, tarihçi de, botanikçi de.

Proje dosyasına bakıyorum…

Bırak geçmişi, bugünün yaşayan “fauna” ve “flora” çeşitliliği üzerine dahi diller suskun, gözler kör, kulaklar sağır.

Dert nedir…

Toprağa “vatan” saygısını veren maddi ve manevi değerleri alt üst etmek mi?

Yaşanmışlığı silinen toprak…

Kalkerdir sadece.)

(E mesele sadece bu yeni kalker ocağı kalkışması değil…

“Kuşgözü” ile bakınca ortalık zaten “taş-toprak-çakıl”.

Dünyanın en güzel coğrafyalarından biri…

Yaradan verdi, insan harcadı.

Sus…

İşitme.

Görme…

İtiraz etme.)

  

(Mevzu “kalker ocağı”…

Denilmiş ki “Yöre halkının bilgi almak istememesi nedeniyle bilgilendirme, görüş ve önerileri alınamamıştır.”

Yöre halkının onayı alınmadan kalker ocağı “hukuken” faaliyete geçebilir mi?..

Yasalarımız ne diyor?

Yöre halkına “göç” deniliyor üstü kapalı…

Nereye göçsün?)

(“Saltuklu Kanyonu”…

Araç havalisinin emsali nadir bulunan kıymette kanyonu.

Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal ve öğrencilerinin basına yansıttıkları metin ve görsel materyalden malumat sahibiyim…

Vazife edinmişler.

Yöre halkı “Saklı cennet” ve “Cibiç Kanyonu” da dermiş…

“İğdir-Saltuklu-Oycalı” köyleri koordinatında.

“Kanyon” ise…

Zaten “arkeoloji”.

Pınarbaşı ve Azdavay kanyonları “gözde”…

Araç’ı gören ne diye yok?

İl Özel İdaresi, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, Araç Belediyesi…

Nerede?

Odak noktası derdin, dönüp dönüp aynı yere gele park ediyor, memleketin uzun erimli ne turizm ve kültür planlaması var ne de envanteri…

“Karaburun”.

Adı üstünde “saklı cennet”…

Farkında değil memleket.)