Geçtiğimiz Perşembe akşamı, Yedi Hilal Derneği gençlerinin misafiriydik. Daha doğrusu onlar misafirdi biz ev sahibi. Ama misafire misafir olduk.

GSİM İl Müdürlüğü Gençlik Merkezi’ nin Kadıdağı Kamp Merkezinde Yedi Hilal Derneği’ nin gençleriyle bir konferans etkinliğinde bir araya geldik.

“Türklerin Havacılık Macerası” oldu konumuz.

Önce dünyadaki ilk uçuş denemesine imza atan Kurtubalı Abbas bin Firnas ile başladık yolculuğumuza; 875 yılına kadar geri gittik.

Ardından 1010 yılına uzandık. Farab şehrinde bir dil bilimcisinin kapısını çaldık. Sözlük çalışması için nasıl bir emek harcadığına, bu uğurda İslam ve Arap dünyasındaki şehirleri nasıl dolaştığına şahit olduk. Ve bir dil bilimci olmasına rağmen Firnas’ tan etkilenerek yaptığı uçuş denemesini hep beraber evinin önündeki yüzlerce Farablı ile birlikte izledik. Firnas’ ın planörlü ilk uçuş denemesinin ardından kapı kanatlı ilk uçuşla tarihe geçişini not ettik.

Ve 17. Yüzyıla uzandık ışık hızıyla…

4. Murad zamanının İstanbulunda bir tur attıktan sonra, Galata Kulesi’ ni çevreleyen ahalinin arasına karışarak Hezarfen Ahmet Çelebi’ nin gökyüzünde 3358 metre süzülüşünü izledik ağzımız açık. Ve önce taltif edilmesine sevinirken, ardından Cezayir’ e sürgün edilmesiyle üzüldük.

Bir yıl sonra yani 1633 yılında Padişah’ ın bir kızı dünyaya geldi. Kaya Sultan ismini verdikleri padişah kızının doğumu şerefine tertip edilen şenliklerdeki yerimizi aldık ve gösterileri izlemeye koyulduk. Lagari Hasan Çelebi isminde bir adamın kendisini roketle göğe fırlatmasına şahit olduk. Tam 20 saniye boyunca yükselen ve 300 metre yükseğe çıkan Lagari’ nin yere çakılmasını beklerken, açtığı paraşütle kuş gibi süzülüşünü izledik hayranlıkla. Lagari’ nin 70 akçe yevmiye ile Sipahi olarak orduya alınmasına sevindiğimiz esnada Kırım’a sürgün edildiğini öğrendik ve yine üzüldük.

20. yüzyıla kadar İslam ve Türk coğrafyasında, havada kuşlardan başka bir şey göremedik! Ta ki Vecihi isminde bir Türk’ ün çılgınca ve olağanüstü başarılarına kadar.

İlk düşman uçağını düşüren kişiydi kendisi. İlk toplama uçağı yapan. Hatta ilk yerli uçağı da yapan. Ve uçak yaptığı için, İstanbul’ dan Ankara’ ya uçtuğu için cezalandırılan! Tıpkı Hezarfen gibi… Tıpkı Lagari gibi…

Ve ömrünü de servetini de gökyüzü sevdası uğrunda harcayan Nuri Demirağ’ ın uçak fabrikasında, hangarında, pistinde gezindik.

Uçak siparişlerinin iptal edilmesi karşısındaki şaşkınlığımız, yurt dışından aldığı siparişlere rağmen kanunla yurt dışına uçak satışının yasaklanmasıyla iki katına çıktı. Ve uçak fabrikasının, hangarının, pistinin, onlarca binasının bulunduğu arazinin istimlak edilerek elinden alınmasıyla da zıvanadan çıktık.

Konumuz havacılıktı ama gençlerin soruları devrim arabaları, Aselsan Cep Telefonları gibi farklı mecralardaki kıyımlara da kısa turlar yapmamıza vesile oldu.

Ve Selçuk Bayraktar isminde sembolleşen Milli Teknoloji Hamlesi’ nin milenyumdaki neferlerini ziyaretimizle tüm hüznümüz, tüm sinirimiz, tüm hüsranımız son buldu.

Velhasıl Türk Havacılık Macerası otobüsünde 875 yılına kadar geri gidip; önce planörle ardından kapı kanatla, onun ardından kuş tüyü kanatla ve sonrasında da roketle havalarda uçarak bugünlere uzanan 1148 yıllık zaman yolculuğunun keyfini çıkardık.

Keyfini çıkardık diyorum; konferansın bitişiyle birlikte gençlerin “Hocam yarın da gelseniz olmaz mı?” demesi ve 40 dakikalık konferansın ardından bir saatten uzun süren soru – cevaplı sohbet ortamı bunun bariz göstergesi oldu.

Bu güzel etkinliği tertip eden ve bizi en güzel şekilde misafir eden GSİM İl Müdürü Reşat Asrak ile ekibine, Yedi Hilal Derneği’ nin enerjisiyle gençlere taş çıkartan sorumlusu Osman Yüztgenç hocama ve beni sorularıyla terleten, sohbetleriyle gülümseten gençlerimize teşekkürler.

Yeni yolculuklarda buluşmak ümidiyle…