Kastamonu Ticaret Borsası toplantı salonunu epey zamandır üs tuttu “Geleceğe Nefes Derneği”, yüksek hızlı trenin jet hızını getirin zihninize, solda sıfır bırakacak süratte çalışıyor üyeleri…

Mavi gök, yeşil doğa, güler yüzlü çocuklar.

Kıyametin yarın kopacağını bilse dahi…

Elindeki cümle fidanları toprakla buluşturmanın telaşı.

Olsun varsın…

Bir denizyıldızını olsun ana koynuyla buluşturmakta tüm mesele.

“Olmak veya olmamak” değildir aslında hayatın formülü…

Olabildiğin zaman zarfına ne kadar olmaktan kopmaya yüz tutanların hayata karşı galip geldiklerini anlatan mutlu mektuplarını doldurabilmektir.

Tüm mesele…

Kaç mutlu mektupta satır olabilmektir.

Kaç mutlu tebessümün dudaklarını hareket ettirebildin onu söyle?..

Gerisi laf-ı güzaftır.

Kuru toprağı yararak karıncaya varabilen solucan kalınlığında bir su yolu olabildin mi?..

Damla su dökebildin mi çağ yangınına?

“Siyahı, beyazı, sarısı, kızılı”…

Her çocuğu bağrına basabildin mi kendi çocuklarından ayırmadan?

Göz olabildin mi gözü olmayan bir çocuğa…

Fotoğrafına sevinç gözyaşları dökerek bakabildin mi?

Benim arkadaşlarımın yukarıdaki cümle soru karşısındaki cevapları “evet”…

Dilleri vermiyor cevabı, hayatları veriyor, emekleri.


Mustafa Afacan Köşe-16

(“Geri dönüşüm” ve “sıfır atık” alanında çalışmaya hedefli “dernek” çatısı altında buluştu şehrimizdeki kadınlar…

“Geleceğe Nefes Derneği”.

Dertleri doğanın sayılı potansiyelini korumak, geliştirmek, geleceğe sürdürülebilir yaşam ortamı emanet edilmesine Kastamonu yerelinden el vermek, emek vermek, destek vermek…

“Yeni” bir dernek ama çabaları “yine” dedirtecek kalibrede, hayatları boyu karıncaya su taşıyan kimlikteler, “feraset” sahibiler.

Toplum yararına…

Toplumla birlikte.

Yürekten…

İçten.

Sayıları az…

Yürekleri çok.

Kamuya sunulmak üzere bir projenin son satırlarını elbirliği ile birleştirmek için bir araya geldiler Kastamonu Ticaret Borsası’nda…

“İmece ettiler”.

Proje yazımında yer alan dernek üyeleri “Ayşe Ümran Baskıncı, Ayten Kızıltan, Şükran Kırkbeşoğlu, Şerife Uzunkara, Ayşe Yaylı Eyüboğlu, Özlem Yılmaz”…

Mazereti olanlar telefonla iletişimde kalarak yüke omuz verdiler.

Lafa söze hiç karışmadan bir köşesinde olmam lazımdı muhakkak masanın…

Çünkü; manevi annem “Ayten Kızıltan” ve manevi biraderim “Ayşe Ümran Baskıncı” başta olmak üzere her biri ablam, dostum, arkadaşım.

Simitle kaşarı katık ettim toplantı boyu…

Kastamonu Ticaret Borsası’nın emektarı “Nuri Kuru” ağabeyin eşsiz çayını yudumladım, borsanın çalışkan personelleri “Gaye Karahan Yıldız” ve “Zehra Göçmez” kardeşlerimi bitmek tükenmez bilmez doküman taleplerimle bunalttım.

Kastamonu Ticaret Borsası Başkanı Serdar İzbeli’nin telaşı büyük, kayınpeder olmaya hazırlanıyor, tarih “4 Mayıs”…

Ağaçlar eksilmesin diye davetiye bastırılmadı, “düğüne okuyor” eski gelenekle, duyanlar duymayanlara duyursun.

Proje yazıldı…

Kamuya teslim edilecek.

Kadınlar olmasa Kastamonu’nun hali nice olurdu ezelden beri…

Kastamonu gemisi yüzüyorsa kaptanı da, kürekçisi de, gözcüsü de kadınlar.)

Not: Ramazan ayının son günleriydi…

“Ayten Kızıltan” ve “Şükran Kırkbeşoğlu” Medrese’ye geldiler.

Ellerinde zarflar…

Telefon kulaklarında.

Davet ettikleri kadınlar bir bir geldi…

“Anneler Derneği Kastamonu Şubesi” olarak hazırladıkları “fitreleri” teslim ettiler bir bir.

Kimine, yetmeyeceği düşüncesi ile, eklediler…

Zarfın yanına şarküteri de kattılar.

O günü hayatımın geri kalanında unutmam…

Sağ olsunlar, “insaniyet” dersiydi bana, bitmeye yüz tutan “kendinden önce topluma fayda” akümü bir güzel şarj ettiler.