İLİ KASTAMONU                 

İLÇESİ MERKEZ  
            
YERİ MAHKEMA ALTI  CADDESİ

Kastamonu merkez mahkeme altı caddesinin batı yamacıdadır. Bir tarafında Yakub Ağa Camisi doğu girişi avlusu iki yanında tarihi ev ve giriş kapısı tam karşısında 6 gözlü ve Kesme taş kemerli küçük ve demir kapılar ile korunmuş ışıklıklı ve penceresiz altı gözlü nezaretgahı olan yolun yukarısına on iki basmakla çıkılarak giriş kapısına ulaşılan bir binadır. Yol tarafı kalın bir taş duvar ile örülü olup bu duvarın yüksekliği on on iki arşındır. Mahkeme giriş kapısı kesme taşlar ile çevrili ve kemerlidir. Eskiden mahkemenin alt katı azgın mahkumlar için zindan olarak kullanılmıştır. Burası tamamen karanlık olup küçük taş duvarlı odalardan oluşur. Mahkeme binası bu taş odaların üstünde iki katlıdır. Çekme kat şeklindeki bu bölümün yarısı aşağı kısımdadır. Kadı ve Katip yukarı katta iken tutuklu aşağıdaki orta kat salonundadır. Burada aynı zamanda zabitler de bulunur. Bu mahkeme binası Şeriyye sicillerine kayıtlı olan tarihi yapılardandır. Burada Miladi 1718 yılından önce bir mahkeme binasının olduğu ancak bu binanın ahşap kısımları ve çatısı tamamen yanmış olup yapım tarihi de bilinmemektedir. Ancak yanan bu binanın taş duvarlarına bir şey olmamıştır. Bu yanan bina ile ilgili olarak Çobanoğulları döneminde devrin Atabeyi doğuda Moğol belası ile uğraşırken bazı isyancılar ile beylik içinde kargaşa çıkartmak isteyenlerin Atabey gelip hüküm verinceye kadar tutuklandığı kalın taş duvarlı dövme demir kapılı karanlık bir yerin Miladi 1289 yılında kale içinde yapıldığı bilinmektedir. Ancak kale içi denilen bu yer dış kale duvarlarının içinde mi yoksa kalenin içinde mi olduğu öğrenilememiştir. Miladi 1489 yılında ise kalın taş duvarları olan bir katı taş duvarlı ve bir katı karanlık olan iki katı ahşap bir yapını önce deri tabaklamak için kullanıldığı sonradan da boyahane olarak kullanıldığı ve daha sonra ise Mizan-ı harir yani ipek ve iplik ile Penbe ticareti için kullanılırken Celali isyanlarına karışan ve Deli Hasan ın adamlarından olan Yularkastı denilen bir hain miladi 1603 yılında bu binayı ve şehirdeki birçok yeri yaktığı bilinmektedir. Bu yanan binaların bu günkü mahkeme altı denilen yer ve civarında olduğu bilinmektedir. Bu bilgi ışığında Alt katı karanlık ve demir kapılı küçük odaları olan bu bina Mahkeme binasından başkası değildir. Hicri 1131 yılı miladi 1719 yılında bu yanan binanın yanmayan kısımlarından ve taş duvarlarından yararlanılarak dönemin Kastamonu Mütesellimi aynı yere bir mahkeme binası yaptırmaya başlamıştır. Ancak mütesellim bu sırada görevden alındığı için bu mahkeme binası bitirilememiştir. Bundan iki yıl kadar sonra Hacı İsmail Ağa bu mahkeme binasını Sermimar yani devrin mimarbaşı Abdülbaki efendiye tamamlatmıştır. Bu mahkeme binası da Hicri 1205, Miladi 1790 yılında tekrar yanmış ve kullanılamaz hale gelmiştir. Ancak taş duvarlarına ve giriş kapısı çok az zarar görmüştür. Bu yanan binanın mütevellisi bu binayı ihya edecek maddi gücünün olmadığını devrin valisine bildirmiştir. Kayıtlarda bu ikinci yangından sonra mahkeme binasının yeniden yapıldığı veya onarıldığına dair bir bilgiye ulaşılamamıştır. Hicri 1264, Miladi 1847 yılında burası Atik Mahkeme olarak adlandırılan iki katlı, sofalı, hamam ve matbahlı ve ahırlı bir konağa çevrildiği kayıtlarda mevcuttur. Bu konak kayıtlarda Kebir konağı olarak geçmektedir. Bu konağın ise şeriyye sicilinde harap bir vaziyette olduğu belirtilmektedir. Cumhuriyet döneminde burası bir şahsa Vakıflar idaresi tarafından 17 kuruş bedelle satılmış ve bundan sonra burası tamir edilerek ardiye olarak kullanılmaya başlamıştır. Kapısının karşısındaki nezaret odaları ise bir bakıcı esnafına 7 kuruşa satılmış olup burası bir süre kömür deposu olarak da kullanılmış olup günümüzde bu odalar da yıkılmıştır. Ayrıca mahkeme binasının güney kıyısında Mahkeme camisi vardır. Bu camiyi Çobanoğulları Beyliği döneminde Frenkşah Camisi, Hamamı ve zaviyesini inşa ettiren ve Atabeygazi Türbesinde sürekli kuran okunması için Frenkşah Cemaleddin Efendi-nin neslinden gelen bir hayır sahibi tarafından yaptırı

lmıştır. O yıllarda Kısmeti Askeriye Mahkemesi binasının yanında bulunan bu cami ve Türbede okuyan hafızların giderlerini karşılamak için İbni Süle Vakfı adında bir vakıf kurulmuş giderleri karşılamak için de çarşı da iki dükkan Yürekveren Köyünde ve devrekani Kasaplar köyünde bazı araziler de bu vakıf adına kaydedilmiştir. Bu cami miladi 1715 yılında büyük bir tamir görmüştür. Bu tarihten uzun yıllar önce yapılan ve nerdeyse tamamen bu tamirde yenilenen cami yanmış ve bir müddet de harap vaziyette kalmıştır. Daha sonra miladi 1747 yılında bedii isminde bir hayır sahibince yeniden tamir edilmiştir. Bu zat aynı zamanda Nasrullah Şadırvanını da tamir ettirmiştir. 1846 yılı kayıtlarında ise bu camiyi tamir ettiren şahıs tarafından kuran Fetih camiinde kuran okumaları için günlük 5 akçe karşılığında 4 hafıza görev verildiği vakıflar arşivinde kayıtlıdır. Ayrıca bu görevleri miladi 1878 yılında Hacı Ali Oğlu Mustafa 1881 yılı kayıtlarında ise Abdullah efendinin yaptığı kayıtlıdır. Mahkeme binası ise sahipleri tarafından malzeme deposu olarak kullanılmaya devam ederken boş kaldığı sırada bir bayan işletmeci tarafından sahibinden kiralanmıştır. Halen Taha Tasarım olarak hizmet vermeye başlamış ve ahşap el sanatları üretim yeri haline dönüştürülmüştür. Mahkemenin kurulduğu bölümde kadı efendinin yargılamayı yaptığı asma kat ise aynı işletmeci tarafından mahkeme kafe olarak hizmet vermektedir. Dibek kahvenin kumda pişirildiği ve çok özel sunum şekli ile de müşterilerine unutulmaz bir kahve tadı tattırılmaktadır. Kapı girişindeki Mahkumların yargılandığı salon ise ahşap el sanatlarının sergilendiği bir mekan haline dönüştürülmüş müşterilerine harika bir görsel sunum yapılan hem de satış yapılan bir mekan haline gelmiştir. Eski bir mahkeme binasını günümüzde harika bir ahşap tasarım atölyesine ve bir kahve sunumu yapılan işyerin çevirdiği için örnek bir işletmeci olan girişimci bayanını iş hayatı güzel, kazancı bol ve bereketli olsun.