Bir belediye meclis toplantısını daha üzüntü içinde izledim, şehre hizmet projeleri yerine yine “siyasi slogan” uğultusuyla geçti gitti vakit, toplumun tırnak ucu etine iğne ucu sokmak kimseye hayır getirmez…

Belediye, siyaset arenası değil, toplumun tümüne hizmet etme aracı.

Belediye yönetimi, sınırları içindeki tüm vatandaşların siyasi görüşlerine ve hayat tarzına, kültür iklimine saygı duymalı…

Mazbata alındığında seçmenlerinin değil tüm halkın belediye başkanı olunuyor çünkü.

“Atatürk”, ülkemizin “ortak” değeri, emperyalizme meydan okumuş ve okumakta olan yekun halkların ilham kaynağı hatta…

“Atatürkçülük” siyasi bir “saf” değil, aksine “bütünleyici” bir maya, milleti “ayrıştırmak” niyetiyle kullanılması en başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ihanet.

Kastamonulu Bayrami Şeyhi Ziya Efendi’den ya da Kastamonu Müftüsü Osman Nuri Efendi’den daha “Atatürkçü” olabilmek günümüzde kimselerin harcı değil…

Kurtuluş Savaşı kahramanıdır her ikisi de.

Madem siyasetten vazgeçilmeyecek belediye katında, genç “siyasişörler” okusunlar alt satırdaki üniteyi, yerli ve yabancı pek çok kaynak var…

“Çoğulcu demokrasi”.

İktidarın, azınlık fikirlerini koruduğu, sandalye sayısına güvenerek baskın görüşlerini yürürlüğe koymadığı sistemdir “çoğulcu demokrasi”…

Karşıtı ise “çoğunlukçu demokrasi” kavramıdır.

Kastamonu belediye meclisinde “çoğunlukçu demokrasi” uygulanıyor…

Demokrasinin en berbat şekli.

(İlaveten…

“Sosyal demokrasi” ünitesinin de okunmasına fayda var, “kapitalizm atının” terbiyesine araç olduğu düşünüldüğünde, “toplum çıkarı” şeklindeki söylemin “sosyal demokrasi” ile karşılık bulup bulmadığı ortaya çıkar.

Bir ünite daha var…

“Türkiye'de sol sağdır, sağ da sol” aforizmasını ortaya koyan “İdris Küçükömer”.

Kitap ismi de vereyim…

“Düzenin Yabancılaşması/Batılaşma”.)

Not: Belediye başkanının “sivil toplum örgütleri” hakkında “toptancı” görüşleri “çağ dışı”…

Sivil toplum örgütlerini “kamudan geçinen” yapılar olarak yansıtması antidemokratik.

Dünya, kamunun toplum hayatındaki yerini azaltarak boşalan yeri sivil toplum örgütleri ile ikame etmenin peşindeyken, belediye başkanının “stkfobik” ifadelerini anlamak olanaksız…

Sözlerinden çıkan mana, sadece karşı mahallenin sivil toplum örgütlerine karşı olmanın ötesinde, tüm sivil toplum kuruluşlarını yok sayan ve aşağılayan bir bakış açısı adeta.

Eğitime destek vermek isteyene bakanlığın adresini vermek ne demek?..

Sivil insanların inisiyatifi, birliği, dayanışması olmasın mı?

Dernekler kapatılsın mı?..

Vakıfların kapısına kilit mi vurulsun?

Topluma hizmet için illa kamunun kulu mu olunsun?..

Her şey devletten mi beklensin?

Bu nasıl mantık…

Nasıl zihniyet?

Not: CHP’nin belediye meclis toplantısı öncesi grup toplantısı fotoğrafını görünce “buna da şükür” dedim…

Belediye başkanı masa düzeninde il başkanı ile pozisyonunu eşitlemiş nihayet.

“U” masanın “makam” ucunda il başkanı ile belediye başkanı yan yana oturuyor…

Bir ay öncekinde o makamda il başkanı tek başına oturuyordu.

(Oturuş düzenine bakıldığında, belediye başkanının fotoğraf çekilirken koltuğunu masa başına kaydırdığı izlenimi ayan beyan ortada olsa da, şükür…

En azından kamuoyu tepkisi bir nebze göz önünde bulundurulmuş.)

Belediye başkanını halk seçer…

İl başkanını “delege”.

Belediye başkanlığı makamı demokrasinin “mihrabıdır”…

Paylaşılması asla kabul edilemez.

Not: Belediye meclisinde CHP’li üyeler “demagoji” maçında AKPARTİ’li üyeleri sahadan siler…

AKPARTİ kadrosunda “vaiz” sıkıntısı had safhada.

CHP’li üyelerin her şutu ağlarla buluşuyor…

Kimi kaleciyi de içeri sokuyor.

Takımın penaltıcısı yeterli değil…

Kanatlar çalışmıyor.

Bir de “kendi araçlarını ücretsiz park edecekleri otopark dertleri” yok mu?..

Öde ücretini-çek arabanı, milletin temsilcisi olmak, asilden avantajlı haklar elde etmeyi gerektirmiyor.