İlk Tıp şehidinin Kastamonulu olduğu biliyor muydunuz? İlk Tıp şehidinin Kastamonulu olduğu biliyor muydunuz?

Kale, Kastamonu’nun ana simgelerinden biri olarak kentin en yüksek noktasından şehrin tacı gibi durmaktadır. Şehrin batısında bir ana kaya kütlesi üzerinde bulunan kale, MS.12'nci yüzyılda Komnenoslar tarafından yaptırılmıştır. Orijinal yapıdan günümüzde sadece iç kale kısmı ulaşmıştır. Kalenin dış surları 18'inci yüzyıl sonlarında yok olmuştur. Kalenin çeşitli dönemler içerisinde geçirmiş olduğu değişiklikler, bir Orta Çağ Bizans yapısından çok Türk mimarisini yansıtmasına neden olmuştur. Kalenin şehirden yaklaşık 120 metre yüksekte oluşu; ulaşım yönünden oldukça kolay olması Kastamonu’yu panaromik açıdan izlenebilecek en iyi yer konumunda bulunmasını sağlar. Kale içerisinde sarnıçlar, zindan, kaçış tünelleri ile “Bayraklı Sultan” olarak anılan türbe bulunmaktadır.


İLGİNÇ HİKAYE
Merdivenlerden çıkarken sola bakan tarafı demir parmaklıklarla çevrili olan kaleyle alakalı olarak anlatılan efsanede rivayete göre; vatandaşın biri kalenin üstünden demir parmaklıklarla kapatılan yere düşer. Halk sakinlerinden başka bir vatandaş ise, düşen adamı Endüstri Meslek Lisesi Motor Atölyesi önünden çıkarttıklarını, söyler. Bu durum düşen vatandaşla müzakere edildiğinde, düştükten sonra derenin (Hz. Pir’in yolundan aşağı doğru aktığı inanılan dere) içinden ve bazı odalardan geçtiğini dile getiren vatandaş, sonra kaya mezarları üstünden (Endüstri Meslek Lisesi altı) dışarı çıktığını belirtmektedir.

KASTAMONU KALESİ: BAYRAKLI SULTAN
Savunma ve sığınma amaçlı kullanılan Kastamonu Kalesinin fethiyle ilgili de efsaneler bulunmaktadır. İlk efsanede, Büyük Selçuklu Komutanlarından Gümüştekin’in oğlu, Emir Karatekin’in kaleyi Bizanslılardan alması anlatılır. Efsaneye göre, “Deveci Sultan” lakaplı Yusuf Horasani Orta Asya’dan hacca gitmek için yola çıkar. Yolculuğu esnasında Erzurum’a kadar gelen Yusuf’a bir ses, Kastamonu’ya gitmesinin hacca gitmesinden daha sevap olacağını söyler ve bu ses 7 kez tekrarlanır. Bunun üzerine hacca gitmekten vazgeçen Yusuf Horasani, hac seferine ayırdığı parayla birçok at, katır ve deve satın alarak Kastamonu’nun yolunu tutar. Deveci Sultan ismini de develeri ile Kastamonu’ya gelmesinden alan Yusuf Horasani, Kastamonu’ya vardığında bugünkü Deveci Sultan Türbesinin bulunduğu Deveciler Mahallesi’ne ulaşır. O zamanlar civarda yaşayan ve alet edevat yapımıyla uğraşan meşetler/maşatların yanına yerleşir. Yusuf Horasani, bu meşetlere silah, savaş arabası yaptırarak yanında getirdiği tüm servetini tüketir. Bu durumu fark ettiğinde, Emir Karatekin komutasındaki ordunun geldiğini haber alır. Karatekin komutasındaki ordu şehrin doğusundan içeri girdiğinde orduya yardıma giden Yusuf Horasani, Emir Karatekin’e “Kastamonu asla dıştan fethedilmez. Kastamonu ancak şehre giden yedi yol kapatılır, yardımı engellenirse kısa sürede fethedilir.” der ve vefat eder. İkinci fetih efsanesinde ise, Çobanoğulları Beyliğinin ilk Beylerbeyi olan Hüsamettin Çoban Bey’in Kastamonu Kalesini haçlı ordusundan geri alması anlatılır. Efsaneye göre Deniz Ötesi Sudaklı (bugünkü Kırım) denilen yerde gösterdiği kahramanlıktan dolayı Selçuklu Sultanı tarafından Hüsamettin Çobanoğlu’na Kastamonu, tımar olarak verilir ve Kastamonu Kalesini haçlı ordusundan temizlemesi beklenir. Hüsamettin Bey, bir yolunu bulup şehrin dış kalesine geçer ama günlerce uğraşmasına rağmen iç kaleye bir türlü giremez. Rivayete göre, bu sırada bir cuma sabahı Hüsamettin Beyin çadırına bir genç gelir ve der ki; “Ulu Hünkârım ben bu gece rüyamda peygamberimizi gördüm. Bana bayrağı al da gel dedi. Ben bayraktarınız olmak istiyorum.” İlk başta gencin dediklerini kulak arkası eden Hüsamettin Bey, gencin ısrarla rüyasını tekrar etmesi üzerine isteğini yerine getirir. Savaş alanında ordusunun bayraktarlığını üstlenen bu genç, üzerine kızgın yağlar dökülmesine rağmen kalenin batısındaki surlara tırmanır ve Deli Duran lakaplı bir okçunun koruması altında kalenin giriş kapısının urganlarını kesmeyi başarır. Ancak kırktan fazla ok yarası almış olan bu genç, bayrağı burca diktikten sonra orada şehit düşer. Hüsamettin Bey şehitler arasında o şehidi arar ve bayrağın altında onu görünce bu gencin bulunduğu yere (burcun altına) gömülmesini emreder. Gerçek adı “Yunus Mürebbi” olan on üç, on dört yaşlarındaki bu genç, halk arasında “Bayraklı Sultan” olarak anılır. Günümüzde halen türbenin bulunduğuna inanılan yerde bayrak dalgalanmaktadır.


Kastamonu Kalesi ile alakalı olarak anlatılan başka bir efsanede ise, günümüzde görülmeyen ancak eskiden Âşıklı Sultan Türbesinin bulunduğu yerde bir kapısının daha olduğu ve bu kapının o zamanlar Âşıklı tekkelerinde yetişen askerlerce kuşatıldığı rivayet edilmektedir.


KASTIN NE İDİ MONİ?
Kastamonu Kalesi ile alakalı anlatılan bu efsanede “Kastamonu” adının nereden geldiği açıklanmaktadır. Rivayete göre, Bizans hükümdarı, girmiş olduğu bir savaşta yorucu bir mücadeleden sonra esir aldığı birkaç Türk askerini Kastamonu Kale’sindeki zindana attırır. Buna karşın Bizans hükümdarının güzeller güzeli kızı Moni, zindana atılan Türk askerlerinden birine gönlünü kaptırır. Askerin aşkıyla yanıp tutuşan Moni bir gece yarısı uzun uğraşlar sonucu elde ettiği kalenin anahtarını âşık olduğu Türk askerine verir ve askerlerin kaçmalarını sağlar. Durumun farkına varan Bizans hükümdarı, kızı Moni’yi saçından kavrayarak kalenin arkasındaki uçurumun eşiğine getirir. Kızını kaleden aşağıya atarken de, son olarak arkasından “Kastın ne idi Moni” diye haykırır. Hikâyedeki “Kastın ne idi Moni” sözü, zaman içinde halk arasında birtakım değişikliklere uğrayarak bugün ilin ismi olan “Kastamonu” halini alır.

KASTIN NEYDİ MONİ VE KIRK KIZLAR TÜRBESİ
Bir başka efsanede ise; durumu çaresizce izleyen Türk komutan avazı yettiği kadar “Kastın neydi Moni’ye” diye haykırır: Efsaneye göre Kastamonu şehri adının nihai halini bu haykırışın dilden dile dolaşarak değişmesi sonucu almıştır. Moni’nin düştüğü yere bir türbe inşa edilir. Rivayete göre kalenin alt kısmında sivri taşlar döşelidir ve Moni kırk parçaya bölünmüştür. Bu nedenle bu türbe Kırk Kızlar Türbesi adını almıştır.


GAS VE TUMANNA
Bir başka görüşe göre Kastamonu şehri ismini, Gas ve Tumanna kelimelerinin birleşiminden almıştır. Gaslar ya da bilinen adıyla Kaşkalar Kastamonu'nun ilk yerleşimcilerindendir. Tumanna ise o dönemde Kastamonu üzerinde bulunan bir şehir/bölge ismidir. Bu iki kelimenin birleşimi, zamanla Kastamonu şeklini almıştır

Kaynak: Kastamonu Tarihi