Evliyalar şehri olarak da bilinen, Anadolu'daki en eski şehirlerden biri olan, antik çağ ve Türk-İslâm dönemine ait birçok tarihi eserin bulunduğu Kastamonu'nun tarihi Hitit İmparatorluğu ile başladı.
Hititlerden sonra Frigya ve Lidya Krallıklarının egemen olduğu bu topraklar M.Ö.4.yy'da Perslerin eline geçti.
Danişmentliler zamanında Ahmet Gazinin Oğlu Gümüş tekin devrinde “1105 yılında” ilk defa Türklerin eline geçen Kastamonu isminin ortaya çıkması hakkında birçok fikir bulunuyor.
Bunlardan ilki, Kastamonu ismi, Hitit döneminde aynı bölge için kullanılan ‘Kastama’ isminden türetildi. ‘Kastama’ ismi zamanla Kastamonu'ya dönüştü.
İkinci fikir ise Kastamonu ismi, Gas ve Tumanna kelimelerinin birleşiminden meydana geldi. Gaslar ya da bilinen adıyla Kaşkalar Kastamonu'nun ilk yerleşimcilerindendi. Tumanna ise o dönemde Kastamonu üzerinde bulunan bir şehir/bölge ismiydi. Bu iki kelimenin birleşimi, zamanla Kastamonu şeklini aldı.
Üçüncü bir görüş ise Kastamonu ismini, Kastra ve Komnen kelimelerinin birleşiminden aldı. Kastra kelimesi Latince "kale" anlamına geliyor. Komnenler ise, bir Bizans Hanedanı olup bu bölgenin Bizans dönemindeki yerleşimcileriydi. Bu iki kelime zamanla Kastamonu şeklini aldı.
M.Ö.4,yy'da, Büyük İskender Anadolu ile birlikte Kastamonu topraklarını da Makedonya'ya kattı. İskender'in ardından bu bölgeyi ele geçiren Pontus Krallığı M.Ö.1,yy'da Romalılar tarafından ortadan kaldırıldı.
Uzun yıllar Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan Kastamonu M.S.395 yılında İmparatorluğun bölünmesiyle bütün Anadolu gibi Bizans İmparatorluğuna dahil edildi.
M.Ö.2000-1300 yılları arasında hüküm süren Sümerlerin en eski bir kolu olan Gaslar (Gaşka Türkleri) devamlı olarak Mısırlılar, Suriyeliler ve Kaldelilerle siyasi, ticari ve kültürel ilişkiler içindeydi. Öte yandan Hititlerle de bazen savaşan, bazen dost olan Gaslar sert karakterli, cengaver kişiler olarak biliniyordu.
Kastamonu, Danişmentliler zamanında Ahmet Gazinin Oğlu Gümüş tekin devrinde “1105 yılında” ilk defa Türklerin eline geçti, 100 yıl boyunca Türklerin yönetiminde kaldı.
Kastamonu ve çevresi 100 yılın ardından, 15 yıl boyunca tekrar Bizanslılara geçti. 1213 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın emriyle Selçuklu kumandanı Hüsamettin Çobanbey tarafından yönetildi.
Moğollar tarafından bölgenin ikinci kez zaptına memur edilen Şemsettin Yaman Candar kumandasındaki ordu 1292 yılında Kastamonu'ya giderek Muzafferettin Yavlak Arslan birliğini bozguna uğratarak, kendisi de öldürüldü.
Muzafferettin Yavlak Arslanın oğlu Mahmutbey, babasının intikamını almak için mücadeleye girerek, Şemsettin Yaman Candar'ı buradan batıya sürmeyi başardı. Şemsettin Yaman Candar'ın ölümünden sonra Süleyman Paşa tarafından 1309 yılında Kastamonu yeniden ele geçirildi. Toprakları genişletilen Kastamonu’da, Süleyman Paşa tarafından “Candaroğulları Beyliği”ni kurularak, Çobanlar hakimiyetine son verildi.
İsfendiyarbey’den sonra “İsfendiyaroğulları” adını da alan Kastamonu beyliği 1460 yılında Osmanlı İdaresine girinceye kadar önemli bir ilim ve kültür merkezi olarak, birçok ilim adamı yetiştirdi. Kastamonu, ilim ve kültür merkezi olmaya Osmanlılar zamanında da devam etti.
Kastamonu, Fatih Sultan Mehmet'in 1460 yılında Sinop'la birlikte bu şehri alarak Candaroğulları beyliğini ortadan kaldırmasından sonra Osmanlı devletine katıldı.
Kastamonu Milli Mücadele sırasında, Ankara'ya, İnebolu-Kastamonu yoluyla yiyecek, giyecek, para, cephane ve silah nakli açısından en güvenilir bölge olması nedeniyle Milli Mücadeleye büyük yarar sağladı.
Cumhuriyetin ilanından sonra, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün “23-31 Ağustos 1925” tarihleri arasında Kastamonu'da yaptığı Kıyafet ve Şapka İnkılabı, Cumhuriyet döneminin önemli olayı olarak tarih sayfalarına geçti. Bu süre “Kültür, tarih ve sanat haftası” ismini aldı.





