Cumhuriyet’in en önemli projelerinden biri olan Köy Enstitüleri, yalnızca öğretmen değil; roman, öykü, şiir yazan, resim yapan, düşünen ve sorgulayan bireyler yetiştirdi. Bunlardan biri de Kastamonu'da yer alan Gölköy Köy Enstitüsü idi.
ÇARE KÖY ÇOCUKLARINI EĞİTMEKTE BULUNDU
O yıllarda Türkiye yoksuldu. 1930’larda 16 milyonluk nüfusun 12 milyonu köylerde yaşıyordu. 40 bin köyün yalnızca 4 bininde okul, ülkede 6 bin kadar öğretmen vardı. Şehirde yetişen öğretmenlerin köylere gitmek istememesi üzerine, çare köy çocuklarını eğitmekte bulundu.
ÖĞRENCİLER KENDİ OKULLARINI KENDİLERİ YAPTI
“İş içinde, iş için eğitim” anlayışıyla kurulan Köy Enstitüleri’nde öğrenciler kendi okullarını kendileri yaptı. Yokluk içinde gramla dağıtılan ekmeklerle yaşam mücadelesi verirken, 150’den fazla dünya klasiğini okuyarak aklın ve bilimin yolunda ilerlediler. Öğrendiklerini üretime dönüştürdüler; tarım yaptılar, marangozluk öğrendiler, müzikle tanıştılar.
ANADOLU'NUN DÖRT BİR ANINDA IŞIK SAÇTILAR
Gölköy Enstitüsü’nden mezun olan kız öğrenciler, köylerine dönüp önce okul yaptılar, sonra çocuklara okuma yazma öğrettiler.
Köy Enstitüleri kısa ömürlü oldu ama yetiştirdiği aydınlar Anadolu’nun dört bir yanında ışık saçtı.
Bugün o yıllarda Kastamonu Gölköy Köy enstitüsünde çekilen o siyah beyaz fotoğraflarda keman çalan, at binen, elleri nasırlı ama gözleri ışıl ışıl o genç kızlar, Cumhuriyet’in aydınlık yüzünü anımsatıyor.




