9 yaşında bir çocuk…

İlkokul üçüncü sınıfta, bir Orman Haftası için 3’ er mısradan oluşan 33 kıtalık bir şiir yazar kendi dünyasında.

9 yaşındaki çocuğun şiirinden ne olur?

Umut olur…

Hayal olur…

Yarınlar olur…

Ama olmuyor!

Belki de o şiirle başlıyor kaleminin kendi dünyasında hapsolmasının hikayesi.

Ve aradan yıllar geçiyor. Bu sefer ortaokul 3’ üncü sınıfta. Türkçe öğretmeni Sibel Köksal. Bu isim onun için unutulmazlar arasına giriyor. Çünkü ömründe aldığı ilk hediye Sibel öğretmenin hediyesi. Kitap boyutunda siyah deri kaplı küçük bir bloknot defter. Defterin ilk sayfasında Sibel Öğretmen tarafından siyah dolmakalem ile yazılmış bir not: “Sevgili Erdal, güzel yazılarını bunda derlersen sevinirim.”

O hediye, o defter delikanlılığa atılacak ilk adımlar öncesinde kalemi besliyor sanki hissettirmeden.

Sonra başka bir üçüncü sınıf hatırası ekleniyor hayat hikayesine. Lise üçüncü sınıfta iken, ulusal bir gazetede yazısı çıkıyor.

Bin beş yüz nüfuslu küçük bir kasabadaki henüz 17 yaşındaki bir delikanlının ulusal bir gazetede yazısının çıkması birkaç gün kasabanın gözde yazarı yapıyor kendisini.

Ve yazmak zehiri bütün damarlarına şırınga ediliyor adeta!

Sonrasında demir parmaklıklarını kendisinin ördüğü, kapısının kilidini kendisinin kırdığı hücresinde kalemin esiri oluveriyor! Kaleminden kağıda dökülen mısraları kendisi okuyor. Önceleri şiirle başlıyor kalem esareti ardından hikaye, ardından roman…

Ve artık bir yetişkin olduğu dönemde bu sefer tarih zehri ekleniyor kalem zehrinin yanına.

Kendi inşa ettiği hücresinde ilklere oynatıyor kalemini;

Azdavay’ ın halk dilinde dolaşan hikayesini ilk kez o tarihi bir hikaye olarak işliyor. Bu ilk aynı zamanda hala tek olarak Birinci Kastamonu Kültür Sempozyumu Bildirileri kitabındaki yerini muhafaza etmekte.

Ardından Kastamonu’daki dördüncü yılında ağır bir işe “Bismillah” diyor. Kastamonu Belediye Başkanları çalışmasına başlıyor. İki yıla yakın zaman emek verdiği çalışması tamamlandığında; Kastamonu’ da ilk kez Belediye Başkanlığı ve Belediye Başkanları tarihi kitaplaşıyor.

Sonrasında Kastamonu’ nun fethini konu alan ilk Tarihi Roman’ı kaleme almak da ona nasip oluyor.

İstiklal Marşı’ nın yazılışının ve TBMM’ de kabul edilişinin 100’ üncü yılında kaleme aldığı “Korkma – İstiklal Marşı’ nın Gerçek Hikayesi” adlı romanı da imza attığı son İLK oluyor. Tamamı gerçek olaylar ve tamamı gerçek karakterlerden oluşan, İstiklal Marşı’ nın hikayesini romanlaştıran ilk ve tek eser 2023 yılında da ikinci baskısını yapıyor.

2024 yılına girerken 20 kitabın kapağında ismi yazıyor fakirin.

Tüm kitapları kendisinin inşa ettiği hücrede kendisiyle birlikte.

Kastamonu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden bir öğrencimiz fakirini hayatını bitirme tezi olarak çalışıyor.

Çok ünlü olduğundan ya da eserleri çok önemli olduğundan falan değil; Kastamonulu yazar ve şairler kapsamında tüm öğrencilere yönelik bir çalışma olduğundan. Yani öğrenci sayısı çok fazla, bizim garibana da önemli isim kalmayınca kıyıda köşede kalanlar kervanından bu fakir düşmüş bizim öğrencinin bahtına.

Mülakat sorularından birisi şöyle: Eserlerinizden hiç ödül aldınız mı?

Sahi… 20 kitap yazıp hiç ödül almamak, alamamak…

Tezimizi yazan talebemize geçmiş olsun!