İLİ                     KASTAMONU

İLÇESİ              MERKEZ

YERİ                 ATABEYGAZİ MAHALLESİ

Türbe Atabey Camisinin kuzey kısmında bulunan ve İsa Dede türbesi diye bilinen türbenin kuzey Batı kıyısındadır. İsa Dedenin Osmanlı Döneminde Candaroğulları  Beyliği İle Osmanlı İmparatorluğunun birleştiği miladi 1461 yılından sonra Kastamonu’da Bayrami tarikatı Şeyhi olarak görev yaptığı bilinmektedir. Türbe binası ise Çobanoğulları Atabeyi olan Alp Yürek Bey zamanında Hüsameddin Çoban Beyden sonra Atabey Camisinde İmamlık yapan Nakşibendi Şeyhi  Ebu Salih Hazretlerinin ölümünden sonra bu zatın mezarının üzerine  yapıldığı bilinmektedir. Bu türbenin içinde günümüzde üç mezar vardır. Bunlardan birisi Ebu Salih, bir diğeri İsa Dede ve diğer mezar ise Veli Dedeye aittir. Eskiden türbenin içinde Maden Dedenin de mezarının olduğu ancak bu türbenin yenilenmesi ve onarılmasından sonra Maden Dedenin mezarının türbe binasının dışında kaldığı anlatılmaktadır.

Bu mezar günümüzde burada bulunan evin doğu kenarındaki bahçenin kıyısında kalmıştır. Burası ise Türbe, Dergah ve Camilerin halka satıldığı dönemde bir zata satılmış bu kişi de Maden Dede ismine güvenerek mezarın altında altın olduğu düşüncesi ile mezarı kazmaya başlamış ancak bu sırada gözlerini kaybetmiş ve mezarı da bu nedenle kazamamıştır. Daha sonra bu evi başka bir şahsa satmış bu şahıs da benzer akibete uğramıştır. Bu şahıs da evi bir başkasına satmıştır.

Günümüzde Maden Dede diye türbe binasının içindeki Çobanoğlu Beyliği döneminde yaşamış olan ve Camide de imamlık yapan esas mesleği de bakırcılık ve demircilik olan Ebu Salih hazretlerinin mezarı ile Maden dedenin mezarı karıştırılmaktadır. Maden Dedenin adının ve ne zaman yaşadığının bilinmediği bir gerçektir. Bu bizlerin değil kendisini tarihçi yazar diye tanıtmaya çalışan ve hatta gerçekten tarihçi olan bilim insanların gerçeği bulup doğrusunu yazmaları gereken bir konudur. Bizler Kastamonu Sevdalısı olarak Kastamonu’ya gelen misafirlere bildiklerimizi ve öğrendiklerimizi anlatmaya çalışan gönüllü turizm elçileriyiz. İşin doğrusu ise gerçekten tarihçi olan bilim insanlarının işidir.

Hasip amca bize Kastamonu’da 17 adet Embiyanın türbesinin bulunduğunu bunlardan birisinin de bakıra kalayı karıştırarak tunç denilen bir sert malzemeyi bulan Maden Dedenin olduğunu anlatmıştı. Ayrıca kendisinin madenlerin de piri olduğunu bakırcılık ve demircilik mesleğinin de pirlerinden olduğunu da anlatmıştı. İki yumuşak maden olan bakır ve Kalayın karışımından Tunç dediğimiz sert bir malzemenin elde edildiğini biliyoruz.

Tunç ise eskiden dökümü yapılarak Değirmen Çarklarının altında kullanılmakta ve bazı heykellerin de yapımında da kullanılmakta idi. Hatta Devrekani Delbeyoğlu sırtında yapılan bir kazıda da hitit dönemine ait tunç bir heykel de bulunmuştu. Kastamonu dünya bakırının merkezi olduğuna göre de Maden Dede de Tuncu bulan bir gönül sultanı olduğuna göre bu mezar Hititlerden daha önceki dönemlere ait  olsa gerek. 124 bin peygamberin var oluğu ve bunlardan 17 adedinin mezarlarının Kastamonu civarında bulunduğu da anlatıldığına göre bu konu tarihçilerin üzerinde ciddi olarak durması gereken bir konudur. Maden Dedenin de bunlardan birisi olarak anlatıldığına göre bu zat çok eskilerde yaşamış olmalıdır.

Alp Yürek Bey,  Babası Hüsameddin Çoban Bey döneminde, Babasının yol arkadaşı ve babasının manevi liderlerinden birisi olan  Ebu Salih Hazretlerine  ebedi mekan olarak yaptırdığı türbe binasının içine Maden Dedeyi de alması onun geçmiş dönemdeki zatlara da ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Her cami ve türbenin eski binasının yerine ya yenileri yapılırken mekanların yıkılması veya küçültülmesi veya yok edilmesi gerçeği günümüzde de devam etmektedir. Bu akıbet uğrayan çok sayda cami ve türbe vardır. Topçuoğlu türbesi, Sahabe Kaysül Hamadani el Asgar Türbesi, Samur Dede türbesi, İnci Baba Türbesi sadece bunlardan bir kaçıdır.

Ne diyelim, halk arasında yaygın olarak türbelerin altında altın olduğunu anlatan ve buna inanan batı kafalı düşmanlar dün de vardı bu gün de varlar. Buna inanan bir sürü altın yumurtlayan tavuğu kesmeye çalışan kişiler de var. Bunlar hemen köşeyi dönmeyi düşünmekte ama köşeden sonra ne ile karşılaşacaklarını da bilmemektedirler. Eğer bu makamlar korunabilmiş olsa idi Kastamonu’ya bağlı bir kadılık olan Safranbolu civarlarına günlük birkaç bin turist gelin keseler dolusu döviz bırakırken Kastamonu tarihi, doğası, kültürü, camileri, türbeleri , konakları korunmuş olurdu. Hatta günde yüzlerce otobüs ile gelen turların geldiği bir turizm şehri olurdu. Bu misafirlerimiz de Kastamonu’ya çuvallar dolusu altın da bırakırlardı. Yine de Kastamonu’da günümüze kadar ulaşmış tarihi ve kültürel değerlerimize sahip çıksak bunlar da Kastamonu’ya yeter de artar. Belki de Kastamonu turizmin başkenti olur ve göç veren iller içinde yer almaktan kurtulur.

Maden Dede gibi mezarının yıkılmaya çalışıldığında tepkiler ile karşılaşılan mezar ve türbelerin de var olduğunu biliyoruz. Günümüzde bunlardan bir tanesi Sanat Okulu Atölye binasının bulunduğu yere, bir diğeri Taşköprü ilçesinde köprünün güney tarafında, bir diğeri Kastamonu Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu yanındaki tepede, bir diğeri da Ankara’da Hacı Bayramı Velinin Türbesinin aşağısındaki yol ortasında Gül Baba diye bilinen yerde.

Hangi dönemde yaşadığı ve hatta adının da bilinmediği Maden Dede’nin makamı cennet ruhu şad olsun.

       Zühtü Aslan