Hacı Eşref, Allah'ın takdiri doğrultusunda temiz bir hayat sürmüş ve şehirde sevgiyle anılmış bir kişidir. Cemaatle namaz kılarken dahi yardıma muhtaç olmuş, gözlerini kaybetmesine rağmen abdestini almış ve şehri etkileyen bir efsane olmuştur. Ona duyulan saygı, ölümünden sonra da devam etmiş ve kendisiyle ilgili anlatılan efsaneler şehirde yaşayanların hafızasında yaşamaya devam etmiştir.

Kastamonu'nun deli efsaneleri, şehre renk katan, unutulmaz ve gizemli kişiliklerden oluşur. Onların yaşamları, geleneksel yaşam tarzları ve Hacı Eşref'in hayatı, Kastamonu'nun zengin kültürünün bir parçası olarak tarihe geçmiştir.

DelihacıesrefBu efsane konusunu Kastamonu ilinde deli olarak nam salmış Hacı Eşref’ten almaktadır. Hacı Eşref Allah’ın takdiri doğrultusunda görevlerini yerine getirerek çok temiz bir hayat sürer ve tatlı hatıralar bırakarak dünyaya gözlerini yumar. O, âdeta halkın sevgilisidir. Kışın en soğuk günlerinde bile soğuk su ile abdest alır ve namazlarını hiç terk etmez. Son yıllarında gözlerini kaybetmesine rağmen Nasrullah Camii önündeki şadırvanlarda abdestini almış ve bu camide namazlarını cemaatle kılmıştır. Onu abdest alırken görenler yardımcı olmuştur. Hacı Eşref o derece temiz bir hayat sürdürmüştür ki buluntu ve kazancında şüphe gördüğü paraları almamış, kendisine para veren biri sonradan kötü bir yola saptıysa aldıklarını geri vermiştir. 11 Şubat 1976 günü vefat eden Hacı Eşref, İnebolu yolu üzerinde Hacortu köyünde bulunan Meşeli Türbe’sine defnedilmiştir. Vefatı tipi yağan bir Şubat ayına tekabül etmesine rağmen toprağa verilirken çevre vilayetlerden çok sayıda vatandaş cenazesinde hazır bulunmuştur. Hacı Eşref’le alakalı anlatılan bir efsanede rivayete göre, Yozgat’ta hâkim olarak görev yapan birinin, izinli olarak memleketi olan Kastamonu’ya geleceği günlerde, biri Hacı Eşref’e selâm gönderir. Buna karşın hâkim, kıymet vermediği için Eşrefe selamı söylemeyi düşünmez. Şehre iner inmez Eşref yolunu keser ve “Hani, benim emaneti vermedin” deyince şaşırır. Bu olaydan sonra hâkim, kendisine karşı ayrı bir hürmet gösterir.

Hacı Eşref’le alakalı anlatılan başka bir efsaneye göre, Bediüzzaman Said Nursî Efendi’nin Kastamonu’da mecburî ikamette olduğu bir süre zarfında ziyaretine gelen biri, ona köyden hediye olarak yoğurt götürür. Onun hediye almak âdeti olmadığından yoğurdu getirene, “Ben aldım, kabul ettim. Hediyeyi alın ve giderken Eşrefe verin.” der. Evden ayrılıp giderken yoğurt sahibi, Eşrefi görür. Eşref kendisine “Benim yoğurdumu veriniz” diyerek kerametinin bir örneğini daha ortaya koyduğu rivayet edilir.

Hacı Eşref’le alakalı anlatılan ve 1969 yılında vuku bulduğu rivayet edilen başka bir efsanede, Eşref, Kastamonu Karayollarında operatör olarak çalışan birinin yolunu keser; 2,5 lira ister ve senin işin olacak, der. Çevre sakinleri Osman ustaya ne iş olduğunu sorduğunda Usta “Yarın Ankara’ya ağır vasıta ehliyeti imtihanına girmek için gideceğim.” der. Hacı Eşref kerametini burada da göstermiş olur ve gerçekten usta ilk imtihanda ehliyetini alır.

Hacı Eşref’le alakalı olarak anlatılan başka bir efsanede, Eşref, il merkezinde, en büyük kahvehanelerinden biri olan Karamehmet’in Kahvesine gelir, selâm verir. Orada bulunan bir yabancı Eşrefin kim olduğunu sorar ve kahvedekiler Deli derler, ama muhterem biridir diye fısıldamalar başlar. Bu büyük kahvehanenin başka bir köşesinde oturan Eşref’in duyma ihtimali olmadığı bu fısıltılara “Ben meczup deliyim” diye karşılık verdiği rivayet edilir.

Hacı Eşref’in hac serüveninin anlatıldığı bu efsanede, Eşref, 1950’li yıllarda, şehrin ileri gelenlerinin yardımları ile ve onların refakatinde Hacca gider. Kendisinden, orada olsun dilencilik yapmamasını ve memleketin haysiyetini küçük düşürmemesi rica edilerek söz alınır. Her ne kadar bu mukaddes yerlerde aşkla gezse de alışkanlıklardan kurtulamaz ve para toplar. Ancak toplanan bu paralarla hırsızlara cüzdanını kaptırıp parasız kalanlara, hastanede çaresiz bekleyenlere yardım elini uzattığı rivayet olunur.

Hacı Eşrefin kerametini konu alan başka bir efsanede, Eşref canı herhangi bir yemek çektiğinde rastgele evlere girip birçok kez yapılmasını istemiştir. Bir gün ikindi vakti her zaman gidip yemek istediği bir eve gelir, fakat evde kimseyi bulamaz. Yolda ev sahibini görür ve “Eve uğradım, kimse yoktu. Eşine deyiver.” der. “Ne diyeyim?” sorusuna, “Sen deyiver.” cevabında bulunur. Eşi o gece vefat eder. Rivayet odur ki Eşref oraya yemek için değil her zaman ona yemek yapan kadının öleceği malum olduğundan helalleşmek için gelmiştir.

Hacı Eşref’le alakalı başka bir efsane konusunu yine Eşref’in kerametinden alır. Rivayete göre Eşref zaman zaman bazı evlere misafir olur; ama evin hanımı yüksünürse kararından süratle vazgeçer. Eşref bir gün PTT’de koli memurluğu yapan bir arkadaşına uğrayıp “Bana ekşili bulgur pilavı yaptır” der. Eşinin o gün için bir işi vardır. “Keşke yarın gelseydi” diye içinden geçirir. Eşref yarım saat içinde tekrar PTT’ye uğrayarak “Bugün kalsın, vazgeçtim.” diyerek iptal eder. Eşi bu olaydan sonra pişman olur ve bir daha Deli Eşrefi gücendirmemeye gayret gösterir. Bir başka zamanda Deli Eşref yine aynı istekte bulunur. Kadın, ocağa pilavı koyar ve mahalleye çıkar. Nasılsa 4-5 saat gibi uzunca bir süre pilav ocakta kalacaktır. Buna karşın en azından iki defa tencerenin dibini tutup yanması gereken bu zaman süresi içinde pilava hiçbir şey olmaz, kadın eve döndüğünde pilavı tam kıvamında pişmiş ve indirilmeye hazır bulur

Konusunu Hacı Eşref’in başka bir kerametinden alan efsaneye göre Eşref, Taşköprü ilçesinde bir eve misafir olur. Ev sahibi, Eşrefi her ne kadar sevse de, üzerinin kirli ve bitli olabileceğini düşünür; ancak içinden geçirdiği bu hususu kendisine söylemez. Tam yatılacağı zaman Eşref’in, ev sahibine hitaben “Hiç merak etmeyin, daha sabahleyin üstümü değiştirdim, tertemizim.” dediği rivayet olunur.

Hacı Eşref’in kerametini konu alan başka bir efsaneye göre, Saime Karayel Öğretmen, naklen gittiği İstanbul’dan, memleketindeki geçmişleri için mevlit okutulmasını ister. Gönderilen meblağdan, bütün masraflar çıkınca, artan yüz kuruşun (1965 yılının bir lirası) Eşrefe verilmesi kararlaştırılır. Eşref ile karşılaşıldığında “Hacı, size verilecek bir emanet var, ancak bilirsen vereceğiz” denmesine karşılık “ver yüz kuruşu, ver yüz kuruşu” cevabında bulunulduğu ve paranın kendisine verildiği rivayet olunur.

Hacı Eşref’le alakalı başka bir efsanede onun uğurundan bahsedilmektedir. Eşref’in amcaoğlundan alınan rivayete göre, Eşref’in gözlerine inme iner. Ankara Numune Hastanesi’nde katarakt ameliyatı geçirir. Amcaoğlu ve eşi ziyarete gittiklerinde şaşkınlığa uğrarlar. Kendisine müstakil, lüks bir oda tahsis edilmiş, kapıda hemşireler nöbet tutmaktadır. Şaşkınlık içinde sorduklarında ‘Efendim, bize Başhekimin hususi talimatları var; bu zat hastaneye uğur getirir, kendisine milletvekili ve bakan protokolü uygulayın, sakın incitip gücendirmeyin dediler’ cevabını alırlar. Daha sonra amcaoğlu başhekime teşekküre gittiğinde, başhekim “Kastamonu’ya doktorluk yaptığım yıllarda (1950 öncesi) muayenehanemi açtığımda bazı günler Eşref gelirdi. Kendisine 25 kuruş verirdim. Onun geldiği günler hastadan başımı kaldıramazdım.” der.

Hacı Eşref’le alakalı başka bir efsaneye göre, Hacı Eşref, normalinde İstanbul’da ticaret yapan bir hemşerisinden Devrekâni’ye geldiği günlerden birinde uğrar, para ister, aldığı parayı bir keseye biriktirir, fakirlere dağıtır. 1974’de İstanbul’da yaptığı ticareti Kastamonu’ya taşıyan hemşerisine, Deli Eşref hayırlı olsun demeye gider, kahve içer. Cebinden bir karton kutu çıkartarak “Şunun içine sen de para at’ der. Adam, kutuya para attıktan sonra, Hacı Eşref kutuyu ona vererek “Bu sende kalsın.” der. Adam, parayı saymak için kutuyu masaya boşaltınca hemen müdahale edip “Sayma, bereketi kaçar.” sözleriyle onu engeller ve “Bunu kasaya koy, tekrar getireceğim, fakirlere dağıtacağım.” diye tembihler. Zaman zaman fakirler için giyecek şeyler almaya geldiğinde, aldıklarına karşılık kutudaki miktar kâfi gelir. Bir Ramazan günü iftara 20-25 dakika kala, mağazayı kapanacağı bir anda faytonla gelir. Çabuk 2 erkek gömleği, 2 bayan elbiseliği verin der. İstedikleri verilir. Evvelce hiç fiyat sormadığı halde bu defa “Borcum ne kadar?” diye sorar. 89 lira cevabını alır. Gece saat 24.00 sularında adamın zili çalar. Adam aşağıya inince tanımadığı biri “Seni Hacı Eşref çağırıyor.” der. Evden 100-150 metre ileride fayton içinde oturan Deli Eşref, şunu al diyerek bir bez uzatır. Beze sarılı tam 89 lira vardır. Hâlbuki akşam aldıkları 30 lira civarında tutmuştur. Adam, ertesi sabah mağazayı açar, 59 liralık kısmını beze sarıp çekmeceye koyar, bir saat sonra Deli Eşref geldiğinde artan parayı kendisine verir.

Hacı Eşref’in başka bir efsanesine göre: “Bir gün Hacı Eşref bir paketle dükkâna gelir. Paketi aç, der. Paket açılınca içinden Eşref’in sarık ve cübbe ile çekilmiş ve çerçevelenmiş fotoğrafı çıkar. ‘Bunu şuraya as.’ der. Masanın arkasına, gösterdiği yere fotoğraf asılır. Geldiğinde fotoğrafa bakar, bana imamlık yakışıyormuş.’ der, kahve içer gider. Epey zaman sonra dükkân sahibinin bir arkadaşı “Yahu bu fotoğraf buraya olmamış, bunu kaldır.” deyince, fotoğraf kasanın altındaki çekmeceye konulur. Hacı Eşref geldiğinde bakar ki fotoğraf yok, sorar. Kemal Bey de “Bir arkadaşa verdim, bana bir tane daha getirirsin.” diyerek yanıtlar. Hacı Eşref, kahvesini içip gider. Fotoğrafın konulduğu çekmece öteden beri olduğu üzere her akşam kasa ile beraber kilitlenir ama sabahleyin kasa kilitli, çekmece açık ve yarısına kadar çekilmiş bulunur. Bu hâl bir süre devam eder. Fotoğraf çekmeceden çıkartılıp eski yerine asılınca çekmece de kilitli kalmağa başlar. Hacı Eşref, fotoğrafı gördüğü ilk gün ‘Hapsettiğin yerden çıkarttın mı?’ der ve kahvesini içip gider.

Hacı Eşref’le alakalı olarak başka bir efsanede, Köye götürmek üzere araca koyulan bir cenaze için Eşref “Beni de alın.” der. Yer yok diyerek almazlar. Arabadakiler köye vardıklarında Eşrefi orada görür. Eşref köye geleli epey zaman olmuştur ve “Cenaze geliyor, kabri hazırlayın.” sözleriyle köylüyü haberdar edip hazırlıkları başlattığı rivayet edilir.

Kaynak: Kastamonu Tarihi / Foto: AI