Dün sabah yağmur vardı Kastamonu’da, dolmuş duraklarına sığabilmek için zorlu bir telaş, Kuzeykent istikametinden dopdolu merkeze seyreden dolmuşlar…

Balık istifi şehir içi seyahat.

Zor bela sıkışabildiğim dolmuşta yolculara baktım…

İçlerinde numune namına bir üst düzey siyasetçi, seçilmiş başkan ve kamu müdürü göremedim.

İşçi, memur, öğrenci, esnaf, işsiz “servisi”…

Dar gelirli vesaiti.

“Fizik” kuralıdır, yağmur yağarsa toplu taşıma taşıtlarına ihtiyaç da artar, “doğa kanunu” diyelim ya da… 

Şehrin kuzeyindeki yerleşimlerden merkez istikametinedir çokça yoğunluk, evden işe yahut okula, zorlu iklim koşullarında bu istikamette ek sefer koymak çok mu zor?

“Afet riski” mesajı yayımlamakla tüm sorumluluk yerine getirilmiş oluyor mu?..

Vatandaş toplu taşımayı nasıl kullanacak?

Senelerin derdidir bu...

Daha kulak asan yerel yönetim görmedim.

Görmem de…

Bu, bambaşka bir hassasiyet çünkü, “halk ile hemhal olmak”.

Not: Kastamonu Kalkınma Vakfı (KKV) olağan mali kurulunu izledim…

Bir deste keçiboynuzu yemiş gibi oldum.

Tatsız…

Tuzsuz.

Burs verilen öğrenci sayısı binli rakamlardan, en son “650” rakamına gerilemiş, an itibarıyla “150” öğrenciye düşmüş…

Niye, karşılığında fatura alıp vergiden düşme olanağı ortadan kalktığı için, Kızılay ile “işbirliği” kopmuş.

E vergiden düşünce burs bedelini, veren el mi burs vermiş oluyor yoksa devlet mi, “hayır yaparken veren el görmesin” kaidesinin son versiyonu bu...

Çare, KKV’nin hükümet tarafından “kamu yararı dernek” statütüsüne yükseltilmesi, aksi halde “hayırsever” vatandaşlardan burs çıkmıyor.

Ramazan yardımı var “bin 500” hemşerimize…

Pakistan ve Gazze yardımları din kardeşlerimize.

Vakıf gelirinin “altın” yatırımında tutulduğunu öğrendik…

Banka faizinden masum.

2024 bütçesi “5 milyon küsur TL”…

Gelir kalemleri “aidat” ve “bağış”.

Yıllık aidat “2 bin TL” idi, epey bir tartışması yapıldı ileri geri, en son 4 bin mi ne oldu?..

“Ayakbastı” ücreti “10 bin TL”.

Ha, kamu görevlilerine üyelik “bilabedel”, ne giriş ne de yıllık aidat…

Kimse hesap etmiyor ama köy derneğinin bile az çok bir aidatı olur, kaldı ki bu KKV, hiç olacak iş mi?

Ayrıca…

Şube müdürünün vakıfta ne işi var?

KKV yöneticilerinin evvela bir “vakıf nedir?” ünitesini okumaları lazım…

Uyguladıkları yöntem dernekçilik bile değil.

Vakıf “nicelik” hedeflemez…

Hedefe ulaşmak için, mali şartlarını yerine getiren, aidatın ötesinde “bağış” yapacak üyeler ile yol yürür.

Gerekirse…

Hizmet satın alır, hizmeti veren “bilabedel” vererek isterse vakfa destek olur, “üyelik” de neymiş?

Belediye Başkanı “yatırımcı çekmek” ifadesini kullandı konuşmasında…

Yereldeki “küçük ve orta girişimci” kimsenin ne gözünde ne de ufkunda, “dışarıdan” gelsin, dışarıdan gelecek “yatırımcı” namlı sermayedara kurban olalım mı?

Yerel girişimciler, küçük sermayeler, iş fikirleri...

Birlik, dayanışma, ortaklık.

“İmece”…

Kimin dilinden dökülsün?

“Ali Rıza Ekonomisi”…

Kastamonu ekonomisinin “kimliği”.

Dışarıdaki üretici yahut esnaf “satmıyorum” derse…

Kastamonu ekonomisi o saat çöküyor.

Ambar taşıyacak Kastamonu’ya malı…

Ekonomi dönecek.

Merhum Vali Kamil Demircioğu sırf bu çarkı kırmak, ili üretken yapmak, yerli girişimcileri desteklemek için kurdu KKV’yi…

Tüzük ortada.

Ya okumuyoruz…

Okuduğumuzu anlamıyoruz ya da.