Yazının başlığını “liyakat” koyacaktım vazgeçtim, hiç tedavüle çıkmayan bir kelimeyi piyasada aramanın ne alemi var, uzaktan imrenerek bakmak kader…

Bir gün yolu düşer mi bu topraklara?

Kimse umutlanmasın…

Yol gözlemesin.

Emek verene, hak edene, layık olana…

Karalar bağlatmaya yazgılı.

O sebeple “kul hakkı” dedim…

“Liyakat” bilmeyenlere kendi bildikleri dilden seslenmek gayretiyle bir umut.

Risk var illa ki…

Ya “sözde” ise dillerindeki “kul hakkı”?

“Liyakat” ya da “kul hakkı” kavramları…

Kamuda karar vericilerin “kafasına göre” personel işe almamasını ve yükseltmemesini, öncelikle “eğitim” gibi objektif olarak izlenebilir ve ölçülebilir birikimlerini değerlendirmelerini, ardından da talipleri kendi aralarında hakkaniyetle yarıştırmalarını şart koşar.

Kastamonu’da bakın etrafınıza…

Ne görüyorsunuz?

“Liyakat” ve “kul hakkı” var mı?..

Nasıl da alıştırıldık değil mi?

Not: Reklam oluyoruz ulusal medya manşetlerine…

Üniversitemiz son aylarda gaz kesmeden sürgit.

TBMM’nin de gündeminde…

Muhalefet milletvekilinin soru önergesinde olduğu yazılıyor.

Ülkemizdeki envai üniversitenin akademik kadro ilanlarında “adrese teslim” şartnameler düzenlemeleri “vakai adiye” oldu gerçi, kadro lütfedilen vatandaşın ayakkabı numarasının yazılmadığı kalıyor bir, idare çok hassas!

Aman yanlışlıkla piyango başkasına vurmasın.

Kastamonu Üniversitesi de modaya uydu…

“Üniversitemiz” demekten hızla çıkıyor.

Mevcut idare ilk görev dönemindeki “olumlu, örnek, kapsayıcı” yapısından bir anda çıktı…

Yeniden göreve atanmasıyla “masal bitti”.

Yılın son günü açtığı kadro ilanında felsefe bölümüne alınacak araştırma görevlisinin şartlarını öyle bir tanzim etti ki Kastamonu Üniversitesi…

Komedi.

E her talipli ekran başında ilan çıkmasını bekliyor, kaçar mı, komediyi görünce CİMER’e yazdılar şikayet dilekçelerini…

Üniversite idaresi komediye komedi ekledi verdiği cevapta.

Mevzu neydi?..

Üniversite 30 Aralık 2023’de çıktığı ilanda İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü Türk İslam Düşüncesi Tarihi Anabilim Dalı’na “araştırma görevlisi” alacağını duyurdu, taliplerin “Felsefe Bölümü, İlahiyat Fakültesi veya İslami İlimler Fakültesi” lisans mezunu olmasını ve “Türk İslam Düşüncesi Tarihi, İslam Felsefesi veya İslam ve Türk Felsefesi” anabilim dallarının birinde “tezli yüksek lisans” yapıyor olmaları şartını koydu.

İyi de…

İlanın şartları bizatihi konu olan “felsefe” mezunu yüksek lisans yapan adayların başvurusunun engelliyor, “ilahiyat” mezunlarına kapı açıyor, onların içinde de kim bilir hangi şanslıya?

CİMER’e ulaştırılan şikayetlere idarenin verdiği yanıt “tüy diker” cinsten…

“Türk İslam Düşüncesi Tarihi Anabilim Dalının da ayrı bir uzmanlık gerektirmesi ve bu anabilim dalında istihdam edilecek araştırma görevlisinin gerek eğitim gördüğü gerekse görev yapacağı alanda faydalı ve verimli olması önem arz etmektedir.”

Felsefeciler…

“Yetersiz”.

Felsefe ile ilahiyat arasındaki “derin uçurumu” hala anlayamayan ya da anlamak istemeyen bir idare…

İlahiyatçıların yerinin ilahiyat fakülteleri olduğuna taban direyerek üniversite ve bilim tarihine bigane kalan bir kafa.

Başka üniversiteler hangi “kafayı” yaşarlarsa yaşasınlar…

Kastamonu Üniversitesi “liyakat” ya da “kul hakkı” sınırlarının dışına çıkmasın.

Kastamonu kaldırmaz bunu…

Tarihin affetmediği önceki örneklerden ortada.

Not 2: Sadece üniversite değil ilimizdeki “sorunlu” alan…

Mevcut görevlerindeki tüm aksamalara rağmen, kimi kamu görevlilerinin koltuk altlarına yeni karpuzlar sıkıştırılıyor, neyi başardı da daha neleri başaracağı umuluyorsa?

İdareci mi kalmadı?..

Aynı isimleri taltif et taltif et.

Kastamonu bu şekilde ileri gitmez…

Yerinde dahi saymaz.