Açılış konuşmasını gerçekleştiren, Evren Fotoğraf Sanat Kültür Derneği (EFSAK) Üyesi ve Proje Yürütücüsü Erol Bektaş, “ Sözlerime, her toplantıda söylediğim sözlerle başlamak istiyorum. Sanatın büyük ustalarının bize ilk öğütleri ve önerileri şöyle olur: Dünü öğren, Bugünü anla, Yarını sez. Yaşamı bu şiarla algılayan her sanatçı; Yaşadığı çevrenin, mensubu olduğu halkın, ulusun, ülkenin, dünyanın, bütün insanlığın tarihini; Kendisini meydana getiren hamurun mayası olarak algılar. Biz de öyle algılamaya gayret ediyoruz. Yaşadığımız çevrenin mirasını yaşatma çabasına, kendi imkânlarımızla katılmak istiyoruz. Bu ülkenin ve bu dünyanın nefesiyle yaşam bulan insanlar olarak, bu ülkenin nefesiyle yaşam bulan, geçmişimizin maddi, manevi değerlerini geleceğe taşıyan eserlerin görüntülerimizde yaşamasına, anlam bulmasına çalışıyoruz. ‘Dünyanın Beşibiryerdesi’ UNESCO Kültür Mirası Listesinde Yer Alan Ahşap Direkli Camiler çalışması, bizim ilk çalışmamız değil. Daha önce de çok sayıda fotoğraf projesi yürüttük ve sonuçlandırdık. Bazıları devam ediyor, bazı projelere yeni başlıyoruz. Bizler, Ankara’da yaşayan, bazılarımız otuz yıldan fazla süredir arkadaş-dost olan, bazılarımız ise en az on yıldır birlikte fotoğraf-sanat faaliyetleri yürüten, bugün artık EFSAK – Evren Fotoğraf Sanat Kültür Derneği olarak, kurumsal kimlikle çalışan insanlarız. İstikrarlı, düzenli; disiplinli, özverili ve özenli çalışan bir ekibiz. Şimdiye kadar çok sayıda fotoğraf çalışması yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Ekip olarak yürüttüğümüz ve sonuçlandırdığımız çalışmalarımızdan en uzun soluklusu, 11 (on bir) yıldır süren Ankara Tarihi Fotoğraf Projesidir. Bu proje ile Ankara’nın bilinen 5.000 (beş bin) yıllık tarihini fotoğraflarla kaydettik. Çok geniş bir fotoğraf arşivimiz oluştu. Yeni çalışmalarla zaman aralığını daha da geliştireceğiz ve Ankara tarihini Paleolitik, Neolitik, dönemlere kadar ilerleteceğiz. Şu sözleri güvenle söyleyebiliriz: Ankara Tarihi Fotoğraf Projesi, Ankara tarihi ile ilgili olarak Ankara tarihinde yapılmış olan en kapsamlı ve nitelikli fotoğraf çalışmasıdır. Ankara Tarihi Fotoğraf Projesi kapsamında yer alan ve özel olarak ilgilendiğimiz iki seçkin eserimiz; Arslanhane (Ahi Şerafettin) Camisi ve Gordion Antik Kenti, 2023 yılında UNESCO Kültür Mirası Listesine kabul edildi” dedi.
"Camiler, Orta Çağın İslam kentlerinde, yerleşimin merkezi unsurudur"
Konuşmasını sürdüren Erol Bektaş, “Arslanhane Camisi, özel ilgi gösterdiğimiz ve bizim için laboratuvar özelliğinde olan ve üzerinde en çok çalıştığımız eserlerimizden biridir. 2014, 2015 ve 2016 yıllarında ve izleyen yıllarda, haftalarca bu camide fotoğraf çekimleri yaptık. Açtığımız sergilerde, yazdığımız kitap ve kataloglarda, Arslanhane Camisinin her zaman özel bir yeri oldu. Aktif çalıştığı yıllarda bu Caminin özellikleri konusunda ayrıntılı çalışmalar yapmış olan, seçkin sanat tarihçisi, danışmanımız Sevgili Prof. Dr. Gönül Öney Hocamızın eserleri ve diğer danışmanlarımız bize yön verici oldu. “Dünyanın Beşibiryerdesi” projesinin yapılmasında, Ankara tarihi fotoğraf çalışmamız ve diğer çalışmalarımız bana model oldu. Sırasıyla Beyşehir, Sivrihisar, Afyonkarahisar ve Kastamonu’da yaptığım çalışmalar, adeta daha önce Ankara’da, Mezopotamya’da ve diğer bölgelerde yaptığımız çalışmaların bir parçası ve devamı gibi oldu. Ankara fotoğraf projemiz için güvenle söylediğimiz sözleri, Dünyanın Beşibiryerdesi çalışmamız için de söylemek isteriz: Dünyanın Beşibiryerdesi Fotoğraf Projesi, ülkemizdeki ahşap direkli camilerle ilgili olarak yapılmış olan fotoğraf çalışmalarının en kapsamlısı ve en niteliklisi olacaktır. Biraz sonra uzmanlarımızın ayrıntılı olarak değineceği konulardan bazılarına kısaca değinmek istiyorum. Camiler, Orta Çağın İslam kentlerinde, yerleşimin merkezi unsurudur. (Aslında sadece camiler değil, Antik Dönemlerdeki tapınaklar ve zigguratlar, Hıristiyan topluluklarındaki kilise, katedral vb. yapılar da kent yerleşiminin merkezi unsurudur). Kentler, genellikle bu ibadet yapılarının çevresinde oluşmuştur. Bazı camiler, Orta Çağın önemli bir sosyal birimi olan “Külliye” biçiminde kurulmuştur. Külliyeler, bütünlüklü yapılardır ve camiler bu yapılar topluluğunun en önemli unsurları, ayrılmaz parçalarıdır. Ankara Arslanhane Camisi ve Beyşehir Eşrefoğlu Camileri, külliye tipi bütünlüklü yapı örnekleridir. Camilerin çevre yapılarında yerleşen toplumun sosyal sınıfları, ibadet mekânlarının en yakınından en uzağına doğru, sosyolojik kimliklerine ve konumlarına göre sıralanmıştır. İslam mimarisinde “Cami” örneği, dünyanın hemen her yerinde birbirinin biçimsel “prototipidir”. Herhangi bir camideki birim ne ise, diğerlerinde de benzer veya aynıdır: Çevre yapılar, dış mekan unsurları, iç mekan unsurları (harim, mihrap, minber vb.” ifadelerini kullandı.
"Olanakları ölçüsünde her türlü desteği sunmaya çalıştılar"
EFSAK Üyesi ve Proje Yürütücüsü Erol Bektaş konuşmasının devamında, “Camilerin dış mekân unsurları, mimari teknikler ve içerikleri yönünden ne kadar önemli ise iç mekân unsurları da hem mimari teknikler, hem de yüzey uygulama- bezeme teknikleri ve içerikleri yönünden en az onlar kadar önemlidir; hatta bazılarında iç mekân uygulamaları, Kastamonu Kasaba Köy Camisi başta olmak üzere Afyon, Sivrihisar, Ankara ve Beyşehir’deki camilerde olduğu gibi, dış mekânlardan çok daha ileri düzeydedir. Bazı camilerde, “Bey Merdiveni”, “Bey Mahfili” gibi, diğerlerinden farklı mimari unsurlar da bulunmaktadır. Çalışmalarımız sırasında bütün eserlerdeki bu özelliklere azami özen gösterilmiştir. Bu Fotoğraf Projesi benim özel çalışmam olduğu kadar belirtilen il ve ilçelerdeki dostlarımızın ve kardeşlerimizin de kolektif eseri olmuştur. Fotoğraf çalışmaları süresince, özellikle Belediye başkanları, Belediye Başkan Yardımcıları ve Belediye görevlilerinin yakın ilgilerini ve desteklerini gördüm. Çalışma sırasına göre Sivrihisar, Afyonkarahisar ve Kastamonu Belediyeleri beni konukları olarak kabul ettiler. Belediye görevlileri ve çevre halkı adeta Proje çalışmamızın önemli ve ayrılmaz bileşeni oldular. Olanakları ölçüsünde her türlü desteği sunmaya çalıştılar. Kendilerine içten teşekkür ediyorum, sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Bugünkü fotoğraf sunumu ve panel etkinliğinin düzenlenmesini ve örgütlenmesini bizimle birlikte sağlayan kardeşimize içten teşekkür ediyorum” dedi.

"Elimizde çok değerli bir arşiv oluşmuştur ancak bu yeterli değildir"
Erol Bektaş konuşmasının devamında da şunları söyledi, “Bu fotoğraf projesi sonucunda, elimizde çok değerli bir arşiv oluşmuştur ancak bu yeterli değildir. Her biri seçkin birer kültürel miras olan bu eserler üzerinde çalıştıkça daha fazla çalışmaya ihtiyacımız olduğunu görüyorum. Bu fotoğraf projesini ve diğer fotoğraf çalışmalarını neden yapıyoruz? Bu konunun üç yönü var bize göre: Birinci yön, bu eserlerin özelliği ve değeri; İkinci yön; ülkemiz insanının ve eserlerin bulunduğu bölge insanının bu eserlere karşı tutumu, Üçüncüsü ise öznel yön, yani bizim bu eserler karşı tutumumuzdur. Bunlara kısaca değinmem gerekiyor: Birincisi: Bu eserlerin her biri ansiklopedik anıt niteliğinde bir kültür ansiklopedisidir, belgeler hazinesidir. Her bir eser, inşa edildikleri döneme kadar insanlığın biriktirdiği pek çok kültürel unsuru barındırır; mimarlık, mitoloji, ikonografi, etnografya, teknoloji, bilim, gelenekler, felsefe, inanç, ideoloji vb. alanlarda, genel olarak insanlığın, özel olarak bu topraklarda yaşamış olan atalarımızın gelişme ve yaşam düzeyini, düşünce biçimlerini, duygularını, özellikle bir İslam toplumunun henüz yerleşmeye çalıştıkları topraklarda, kendilerinden önce yaşamış olan ve kendileriyle birlikte o dönemlerde yaşayan diğer inanç ve etnik kimliklerden insanlarla ilişkilerinin de etkisiyle oluşmuş olan duygu ve düşüncelerini, yani ‘Çağın Ruhu’ nu en iyi taşıyan ve yaşatan eserlerdir. Her bir eser, çağının mükemmele yakın birer temsilcisidir. Her bir eser, adeta birer anıtsal arşiv niteliği taşıyor. Türkiye, doğudan-batıya, güneyden-kuzeye bütünüyle bir açık hava müzesi gibidir. Dünyanın çok az coğrafyası bu kadar değerli eseri barındırır. İnsanlığın ve insanlık tarihinin eşsiz eserleri, adeta sözleşmiş gibi Anadolu’yu mekân tutmuşlardır. Bu durum, Türkiye’nin fotoğrafçıları, sanatçıları ve kültür insanları için olağanüstü olanaklar sunar. Bu eserler, Türkiye kültür insanlarının, özellikle fotoğrafçıların özel ilgisini bekliyor.
Türkiye’deki fotoğraf örgütlerinin, Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu’nun, derneklerin, üniversitelerin, medya çalışanı fotoğrafçıların önünde devasa görevler bulunmaktadır. Bu eserlerle özel olarak ilgilenmek önceliğimiz, öncelikli sorumluluğumuz olmalıdır. İkinci yön, yani ülkemiz insanının ve eserlerin bulunduğu bölge insanının bu eserlere karşı yoğun ilgisinin ve yüzeysel de olsa saygın algısının olduğu hemen anlaşılabiliyor. Aynı ilgi ve algının devlet örgütünün ilgili birimleri tarafından gösterilmesini de bekliyoruz. Önümüzde Ara Güler ve Afrodisias gibi değerli örnekler olmasına karşın, aynı ilgi ve algı sorunu ne yazık ki daha fazlasıyla fotoğraf ve sanat dünyamızda da örülüyor. (Ayrıntılı örnekler: TFSF, AFSAD, İFSAK, diğer fotoğraf dernekleri; Üniversitelerin ilgili bölümleri, devletin ilgili birimleri. Fotoğraf örgütlerini ve tek tek bütün fotoğrafçı kardeşlerimizi bu eserlerimizle yakından ilgilenmeye çağırıyoruz. Bu ve benzeri çalışmaları yapmamızın üçüncü nedeni olan öznel yöne, yani bizim bu eserlere karşı tutumumuza gelince; Her sanatçının, ülkesine, halkına, ulusuna, insanlığa tükenmez borcu vardır. Bizler, her birimiz, içinde yaşadığımız toplumun, halkın eseriyiz. Hiç birini görmediğimiz, tanımadığımız, öpmek için ellerini tutamadığımız o insanların inşa ettiği okullarda okuruz, yaptıkları evlerde yaşarız, onların köprülerinden, yollarından geçeriz, onların ürettiği nesneleri tüketerek yaşama tutunuruz.”
"Her bir eser tek tek incelendi, özellikleri tanınmaya, öğrenilmeye çalışıldı"
Erol Bektaş konuşmasını, “Her birimiz bu kolektif insanlık ailesinin birer ferdiyiz. Asli görevlerimizden biri, en yakınımızdan başlayarak, en uzaklara kadar, geçmişimizden bize emanet edilen, insanlığın geniş kültür hazinesinin özel parçaları olan eserlere derin saygı duymak ve bunları en küçük ayrıntılarına kadar göz önüne çıkarıp, insanlık ailesine sunmak olmalıdır. Dünyanın Beşibiryerdesi fotoğraf çalışmamızı bu sorumluluk duygularıyla yürütüyoruz. Bildiğimiz kadarıyla bu çalışma, şimdiye kadar bu eserlerle ilgili olarak yapılmış en kapsamlı fotoğraf çalışmasıdır ve daha da geliştirilmeye muhtaçtır. Çalışacağız ve geliştireceğiz. Bu çalışmamızı, bu eserlere layık olacak düzeye getirmeye özen göstereceğiz. Dünyanın Beşibiryerdesi fotoğraf çalışmamız, daima “proje” çalışması kapsamında, proje içeriğiyle ve proje planlamasıyla yürütüldü. Çalışmalarımızın projelendirilmesi aşamasında danışmanlarımıza başvuruldu, ön araştırmalar yapıldı. Zaten benzeri konular üzerinde yıllardır çalıştığımız için kolaylıkla eriştiğimiz bu konuda yayımlanmış bilimsel makaleler ve kitaplar incelendi. Hem danışmanlarımız, hem de araştırmalarımız, projemizin konusu eserlerin tarihsel, sanatsal kimlikleri, özellikleri yönünden bizlere yol gösterici oldular. Proje çalışmalarının her aşamasında “Fotoğrafı Çekilecek Nesneler Listesi” hazırlandı. Her bir eser tek tek incelendi, özellikleri tanınmaya, öğrenilmeye çalışıldı. Yerinde yapılan gözlemler ve incelemeler, teorik ön çalışmalarla birlikte ilk aşama çalışmamızda veri oldu. Bugün itibariyle çalışmalarımızın ilk aşamasını sizlerle paylaşacağız. Ülkemizin eşsiz değerdeki eserlerinden Beş Caminin Görsel Tarihini oluşturma çabası olan bu fotoğraf projesini sahiplenen sanatçı, bilim insanı, bürokrat dostlarımızın, kardeşlerimizin, ilgili il ve ilçelerde yaşayan ve buraları vatan bilen her duyarlı insanın övünç kaynağı olabilecek bir aşamaya ilerletme amacındayız. Projenin, içerik olarak, estetik-sanatsal değeri yüksek, geniş kapsamlı ve olanaklarımız ölçüsünde ayrıntılı ürünlerden oluşan bir çalışma olmasını hedefliyoruz. Çalışmamızın nihai hedefi, ürünlerimizin kitap olarak yayımlanması, bütün ortamlarda paylaşılması, bütün dünyanın paylaşımına sunulmasıdır. Bu proje çalışmalarımız sürecinde bize destek olan İlgili illerin Valiliklerine, Belediye Başkanlıklarına, İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerine, proje konusu eserlerin fotoğraflarının çekilmesi sırasında karşılaştığımız mahalle ve köy muhtarları, cami imamları, güvenlik ve temizlik görevlilerine, adını saymamızın mümkün olmadığı diğer kişi ve kuruluşlara içtenlikle teşekkür ediyorum” diye tamamladı.




