Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’na bağlı sendikalar düşük maaş ve artan yaşam koşullarını gerekçe göstererek bugün iş bıraktı.
Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan eylemde konuşan İl Temsilcisi Ahmet Tevfik Bal, “Bugün Türkiye’nin en büyük üçüncü kamu emekçileri konfederasyonu Birleşik Kamu-İş olarak işyerlerimizde değil meydanlardayız. Neden işyerlerimizde değil de meydanlardayız? Adına Toplu Sözleşme dedikleri tiyatroda emeğimizin hakkını gasp ettikleri, şimdi biz emekçilerin durumunu gözetmeden bütçe yaptıkları için meydanlardayız. Nasıl bir yoksulluk sarmalı içine atıldığımızı, göz göre göre nasıl nefes alamaz hale getirildiğimizi doğruca anlatabilmek için meydanlardayız” dedi.
“Çalışan, üreten yurttaşlar en çok vergiyi verip en az ücreti alır hale geldi”
Ülkede asgari ücretin genel ücret haline getirildiğini ve asgari ücret ve onun sadece biraz üstü maaş alanların kayıtlı istihdamın yüzde 70’ine ulaştığını söyleyen Bal, “Halk olarak içine düştüğümüz ağır ekonomik krizin temelleri mevcut iktidar tarafından atıldı. Özelleştirme eliyle Cumhuriyet yadigarı olan fabrikalar, sadece arsalarının bedeli kadar düşük fiyatlara yandaşlara peşkeş çekildi. Ülkemiz üretmeden tüketen bir ülke haline getirildi. ‘Dolarla mı maaş alıyorsunuz, size ne dolardan’ denirken ülkede toplu iğne almak için bile dolar kuru takip edilir hale geldi. Üstüne bir de ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ gibi, kabul gören tüm ekonomi doktrinleriyle çelişen bir zihniyette yıllardır sürdürülen ısrar, ülkede yoksulun daha yoksul zenginin daha zengin olduğu, toplumun orta direği denen orta sınıfın yok olduğu bu karanlık ekonomik iklimi getirdi.
Ülkede asgari ücret genel ücret haline getirildi, asgari ücret ve onun sadece biraz üstü maaş alanlar kayıtlı istihdamın yüzde 70’ine ulaştı. Yani ülkenin çalışan, üreten yurttaşları, en çok vergiyi verip asgari, yani en az ücreti alır hale geldi” ifadelerini kullandı.

Bal’ın açıklamasının devamı şöyle oldu:
“Söylediklerimizi duymazdan geldiler”
“Bu yıl üçüncü büyük kamu emekçileri konfederasyonu olarak bizim de bulunduğumuz Toplu Sözleşme masasında, ortadaki ağır tabloyla zerre uyuşmayan, adeta hakaret niteliğindeki zam tekliflerini açığa vurmuştuk. Diğer konfederasyonlara ‘yapısı belli ve hükümetin noteri gibi çalışan hakem heyetine gidip bu hakaret zamlarını meşrulaştırmayın’ demiştik. Sonuçta ne yazık ki dediğimiz gibi oldu. Herkesin durduğu yeri de hakem heyetinin adına ‘zam’ dediği o utanç rakamlarını da tarih yazdı. Eylemler yaptık, masadaki her olumsuzluğu açığa vurduk. O masada verilmeyen ancak küçük kanun değişiklikleriyle kamu emekçisine sağlanabilecek birçok hak için raporlar hazırladık, Meclis’te grubu bulunan tüm siyasi partilere bu çalışmalarımızı sunup ‘Sadece basit kanun değişiklikleriyle kamu emekçisinin içinde bulunduğu bu darboğazdan çıkartabilirsiniz’ dedik. Ancak bir sonuç alınamadı. Söylediklerimizi duymazdan geldiler.”
“Bu, gelmekte olan sefalet günlerinin ayak sesleri demek”
“TÜİK’in hayal aleminden bildirdiği rakamlar inandırıcı olmadığı için, her ay düzenli olarak bilimsel araştırmalar yaparak açlık ve yoksulluk sınırının ulaştığı gerçek boyutu ortaya koyduk. Bu gerçekleri yetkililere duyurmaya çalıştık.
Bakınız; Konfederasyonumuzun Ar-Ge birimi KAMU-AR’a göre Kasım 2025 itibarıyla açlık sınırı 30 bin 327 lira, yoksulluk sınırı ise 93 bin 697 lira düzeyinde.
Bu, ne demek?
Bu, kamu emekçilerinin ezici bir çoğunluğunun yoksulluk sınırının çok çok altında yaşadığı ve alım gücünün günden güne erimesi nedeniyle açlık sınırına her gün biraz daha yaklaşıyor demek!
Asgari ücretli çalışanların ve emeklilerin çoğunluğunun açlık sınırının altında kalması demek!
Bu, gelmekte olan sefalet günlerinin ayak sesleri demek. Birileri kendi yarattığı krizin faturasını utanmadan emekçilere ödetmeye çalışıyor demek!”

“Bütçede hak yok, halk yok, işçi sınıfı yok, matematik yok, vicdan yok”
“Toplu sözleşme masasında memurun sesine kulak vermediler, asgari ücretin belirleneceği masada işçi temsilcileri yok, şimdi de halktan alınan vergilerle oluşan bütçeyi, biz emekçileri, halkı görmezden gelerek şekillendiriyorlar. Bu pişkinliğe artık yeter diyoruz!
Bakın üst düzey kamu yöneticilerine vicdanlara sığmayan bir seyyanen zam önerdiler. Ağır tepki verdik, her yerde bunun nasıl bir adaletsizlik olduğunu anlattık. Bir iyileştirme yapılacaksa bunun tüm kamu emekçilerini kapsaması gerektiğini, aksi bir durumun kamu çalışma yaşamındaki gelir adaletsizliğini daha da büyüteceğini, bunu asla kabul etmeyeceğimizi söyledik. Sonrasına hemen geri adım attılar. Oysa söz konusu iyileştirmeyi tüm kamu emekçilerine yaymak, bir kez olsun emekten yana tavır göstermek de mümkündü.
Şimdi bütçe hazırlanırken de aynı emek düşmanlığını görüyoruz.
Bütçede hak yok, halk yok, işçi sınıfı yok, matematik yok, vicdan yok… Sermayeye, yandaşların çıkarları var, zenginin ağzına çalınan bal var.
Bütçenin yükü, yoksulluktan beli bükülen emekçilerin ve açlık sınırının bile altında maaşla yaşaya çalışan emeklilerin sırtına dolaylı vergilerle bindirilirken, kamu kaynakları sermaye gruplarına aktarılıyor. Sosyal devlet ilkesi görmezden gelinerek hazırlanan bütçede, halkın refahını gözeten en ufak bir düzenleme bile yok.
Gelirden en büyük payı alanların sırtı kamu teşvikleri ve vergi sıfırlamalarıyla sıvazlanırken, bu bütçeye göre halk yine en çok vergiyi ödeyip yine en az hizmeti alacak.
Oysa halkın vergileri şirketlerin kâr hanesine değil, yurttaşların ihtiyaçlarına ayrılmalıdır.
Bütçe, halkın ortak kaynağıdır. Bu kaynaktan en büyük pay emekçiler, emekliler, gençler ve engelliler başta olmak üzere halkımıza ayrılmalıdır. Bütçe, ekonomiye yön veren bir rotadır; rotası adalete ve bilimsel verilere göre belirlenmeyen bu bütçenin daha da derin ekonomik krizlere kaynaklık edeceği ne yazık ki gün gibi ortadadır.”
“Sorumlusu olmadığımız ekonomik krizin faturasını ödemeyi reddediyoruz”
“Artık yeter, yaşamakta zorlanıyoruz! Milli gelirden hakkaniyetle almamız gereken payı istiyoruz! Sorumlusu olmadığımız ekonomik krizin faturasını ödemeyi reddediyoruz! İnsanca çalışma şartları ve insanlık onuruna yaraşır ücretler istiyoruz! Yoksulluk sınırının üstünde maaş istiyoruz!
Sadece dar bir grup için gündeme getirilip sonra geri çekilen seyyanen zammın emekçi ve emeklilerin tamamına verilmesini istiyoruz!
Yan ödemelerin tamamının emekli aylıklarına yansıtılmasını istiyoruz!
Gelir vergisinin %15’e sabitlenmesini istiyoruz!
Enflasyon farkının aylık olarak ödenmesini istiyoruz!
Yılda 4 ikramiye istiyoruz!
Kira yardımı istiyoruz!
Kamu emekçisinin umudu olan Birleşik Kamu-İş olarak altını çiziyoruz: Bu iş bırakma eylemimiz bir uyarıdır. Kamu emekçisi, gasp edilen hakları teslim edilmedikçe üretimden gelen gücünü kullanmayı da demokratik hakları çerçevesinde mücadele etmeyi de sürdürecektir. Haklıyız! Direneceğiz! Kazanacağız! “




