Hayatın her dönemine dair gözlemlerini ve öğütlerini aktaran İzbeli, özellikle evlilikte kadının rolüne dikkat çekti. İşte o konuşmanın tamamı:

"Doksan yaşım, en iyisi benim işim..."
"Yaşamak güzel, yaşlanmak güzel, yaşlılıkta sizleri görmek daha da güzel. Gazeteciler bana soruyor, 'Nasıl geçti?' diye. Arkama dönüp baktığımda, çok güzel bir hayatım oldu. Doksan yaşıma geldim. Doksan yaşım, en iyisi benim işim. Buna çok seviniyorum. En güzeli de aklımın başımda olması. Elimizden geldiği kadar kendimizi zorla yaşatamayız ama yine de bazı gayretler gerekir.

Hepiniz nişanlıymışsınız, tebrik ediyorum. Çıktığınız yol çok güzel. İnşallah yolunuz günlük, güneşlik olur. Gittiğiniz yerler güzel, başladığınız yollar bereketli olsun. Ama arada bir diken de olabilir o gülde. Bunları kafanıza takmayın. Yani gülün dikeni de olur, onu da seversiniz. Arada da bir hırgür de edersiniz"

"Evlilikte geçinmek yüzde seksen kadına düşer"
"Bu konuda konuşunca hanımlar bana kızıyor. Neden kızıyorlar? Çünkü diyorum ki: Evlilikte geçinmek yüzde seksen kadına düşer. Ne demiş büyüklerimiz: ‘Yuvayı dişi kuş yapar.’

Yıllar önce bir arkadaşım evlendi. Günlük yaşamı gürültü patırtı içinde, hiçbir şey umurunda değil. Bir gün evine gittim, tavuk pişirmiş. Tavuğu aldı, suyunu lavaboya döktü. Dedim ki: 'O suyu niye döküyorsun? Pilav pişireceksin.'

'E ben öyle sevmiyorum,' dedi.

Et suyunu, tavuk suyunu lavaboya dökemezsin; çorba yaparsın, değerlendirsin. O hareketi, o arkadaşı benim gözümde düşürdü. Allah rahmet etsin, daha sonra eşi geldi, 'Ben artık geçinemiyorum' dedi. Anlattı biraz. Ben de eşine bazı şeyleri anlattım. Ama dedi ki: 'Evlenmiş, evlenmeyi göze almış; istediğimi getirecek.' Fakat daha sonradan aklı başına geldi. Çocukları olunca evlilikleri yürüdü. Eğer toparlanmasaydı, çok zor olurdu.

Belki şimdi hanımlar, kızlar bana kızıyor ama yüzde seksen idare kadında olacak. Evet, yüzde seksen...

Bir eş, sabah evden çıkarken “Güle güle” demeli. Akşam da karşılamalı. Yemeğin sofrası hazır olmalı. Ben ne alırsam alayım, eşime mutlaka sorardım. O da bana derdi ki: 'Bunu niye soruyorsun?' Ben de, 'Olsun, ben sana sorayım,' derdim. Azıcık bir şey bile olsa sorardım. 'Niye soruyorsun?' derdi ama hoşuna da giderdi.

Biz 26 yıl evli kaldık. Eşim ölürken, 'Hayatımın en büyük kazancı sensin' dedi. Bunu her erkek karısına söylemez. En büyük kazancı... Küçük düşürmeden evimi barkımı yaptım, çocuklarıma iyi baktım. Yüzde seksen fedakârlık kadında olmalı. Evde, işte, her şeyde… Hem çalışacaksın, hem evi geçindireceksin. İcabında yemeğini yapacaksın, işini bitireceksin.

'Ben de çalışıyorum' demekle olmaz. Birliktelik varsa, her şey ortak olmalı."

"Senin ailen, benim ailem değil; bizim ailemiz olacak"
"Yine bir arkadaşım kayınvalidesiyle anlaşamadı. 'Ben senin annene gitmem,' dedi. Ama kocası gitmeyince bu sefer ağlayıp sitem etti. Sonra eşi dedi ki: 'Onlar senin annen baban, benimkiler de benim annem babam.' Neyse, ben araya girdim, düzelttik.

‘Senin ailen, benim ailem’ diye bir şey olmaz. ‘Bizim ailemiz’ olacak. Sen kocanın ailesini dört elle tutacaksın, o da seninkileri tutacak.

Benim çiftçi babam, başında kasketiyle geldiği zaman — Allah rahmet etsin — eşim her şeyini getirirdi, gezmeye götürürdü, el üstünde tutardı. Ben ne annemin beyaz çarığından ne de babamın kasketinden utanmadım.

Eşler birbirini sevdikten sonra “sen” ve “ben” kalmaz. Onu da seveceksin, bunu da seveceksin.

Benim kayınvalidem üveydi ama kendi çocuklarından çok benimle ilgilenirdi. Hiç kalbini kırmadım. Ölürken bana dedi ki: 'Sen benim hiç kalbimi kırmadın.'"

"Fedakârlık etmekle hiçbir şey kaybetmezsiniz"
"‘Ne olacak canım’ demeyin. Konuşmaya gelince laf çok, hepimiz konuşuruz. Ama anneannem derdi ki: 'Allah-u Teâlâ, dilin önünde diş yaratmış.' Yani bazı şeyleri tutmak, söylememek gerekir. Anlatabiliyor muyum bilmiyorum. Ben laf biliyorum diye hemen ortaya çıkmamak gerekir.

Benim kulaklarımı çınlatırsınız, öldüğümde de Allah rahmet etsin dersiniz. Ama şunu unutmayın:
Fedakârlık etmekle hiçbir şey kaybetmezsiniz, aksine çok şey kazanırsınız."

Muhabir: Serkan Kebecioğlu