Kastamonu'nun en kadim ve en büyük camilerinden birisi olan Atabeygazi Camii’nde (Kırkdirekli) eski gelenekler yaşatılıyor.
Atabey Muzafferettin Yavlak Aslan Bey tarafından 13.yy ikinci yarısında 1273 yılında yaptırılan, aynı zamanda Fetih Camii olarak da bilinen, rivayete göre şehir fethedildiğinde fethin sembolü olmak üzere kilise olan bu mabet camiye çevrilmiş.
Atabey Gazi tarafından hutbeye kılıçla çıkılan Atabeygazi Camii’nde (Kırkdirekli) o zamandan beri Cuma hutbelerine kılıçla çıkılmaya devam ediliyor.
Atabeygazi Camii geleneği ve caminin tarihi ile ilgili olarak caminin imam hatibi Şahin Tellioğlu ve Atabeygazi Mahallesi Muhtarı Burhan Kurtoğlu TV366 ekibinin özel röportajında konuştular.

“İmamlık Yapan Ordunun Komutanı Cemaat İse Askerler”
Atabeygazi Camii geleneği ve caminin tarihi ile ilgili olarak Atabeygazi Cami İmam Hatibi Şahin Tellioğlu yaptığı açıklamasında şunları söyledi, “Şimdi ilk önce ben kılıcın geleneğini ve tarihini anlatayım. Kastamonu, 1200'lü yılların başında Çobanoğulları beyi Atabeygazi Hüsamettin Çoban Bey tarafından fethediliyor ve fetihten hemen sonra veyahut da bir rivayette tam fetih gerçekleşmeden bir cuma günü daha savaş devam ederken savaşa ara verilip burada cuma namazı kılmak için bir cami inşa edilip cuma namazı kılınıyor. Cuma namazını kıldıran, imamlık yapan ordunun komutanı, cemaat ise ordunun askerleri. Dolayısıyla herkes silahıyla beraber, yani o zamanın silahı, kılıç, ok vs. mızrak, kimde ne varsa onunla beraber namaz kılıyorlar. Komutan da elinde kılıcıyla beraber hutbesini irad ediyor, okuyor, namazı kıldırıyor. Bu gelenek daha sonra devam ediyor günümüze kadar.”

Camiyi Yaptıran Arslanbey Kastamonu’yu Fetheden Çobanbey
“Ayasofya'da olduğu gibi Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethinden hemen sonra Cuma'ya denk geldi fethi. Cuma namazını Ayasofya'da kıldılar ve orada da kılıçla hutbeye çıkıyor. Orada namazı kıldıran, hutbeyi okuyan İmam Hatip. Bu bir gelenektir. Cami ile ilgili bilgi verecek olursak o demin dediğim inşa edilen camiyi daha sonra Hüsamettin Çoban Bey'in torunu Muzafferettin Yavlak Arslan yıktırıp şu anki haliyle yeniden yaptırıyor. 1273 yılında burası ibadete açılıyor. Burayı, camiyi yaptıran Muzafferettin Yavlak Arslanbey, Kastamonu’yu fetheden Hüsamettin Çobanbey. Muzafferettin Yavlak Hasan onun torunu oluyor.”
Direklerde 1273'ten Bu Tarafa Hiç Değişme Olmamış
“Caminin duvarları kesme ve moloz taş diye tabir ettiğimiz taş duvar ve geri kalan kısmı ise ahşaptır. Burası taş ve ahşap üzerinde kurulan bir cami. Görmüş olduğunuz bu direkler 40 tanedir. 20 altta, 20 üstte olduğu şekliyle. Bundan dolayı da halk arasında Kırkdirekli Cami olarak bilinir burası ve bu direkler de 1273'ten bu tarafa hiç değişme olmamış. Sadece tadilatlarda rutüş yapılmıştır. Bir onarım görmüştür. Fakat ana ahşap kısımlarında değişiklik yok. Mihrabı orijinal, minber orijinal.”

Taş Haline Gelen Yılanın Hikayesi Gizemini Korumaya Devam Ediyor
“Savaş devam ederken burada bir cami inşa edilip cuma vaktinde cuma namazı kılınıyor. O cuma namazı kılınırken yani buradaki ilk cuma namazı kılınırken bu arada çok büyük bir yılanın çıktığı ve yılanın kafasını kaldırarak hutbe okunan yere doğru yöneldiği yani komutana doğru yöneldiği hikâyesi anlatılıyor. Başka bir rivayette de yakınlarda bir kilise var. O kilisenin papazı bir torbadan yılanı çıkarıp atıyor korkup kaçsınlar diye. Böyle bir esnada komutan zaten elinde olan kılıcını çekip yılana doğru tutup Allah'ın izniyle taş ol ya mahluk diye hitap ediyor yılana. Yılan kıvrılıp taş haline geliyor. Bu olay unutulmasın diye o zamanın büyüklerinden bizzat bir ağaç kökünden veyahut da dalından bir yılana benzeterek bir figür yapıp O zamanki caminin bir yerine asıyor. Daha sonra yapılan bu caminin de orasına onu asıyor. Yani maksat bu olay unutulmasın. Gelen ziyaretçiler bu ne diye sorsun. Bu caminin görevlileri de anlatsın bu olayı. Caminin tarihiyle ilgili anlattığımız bütün şeylerde resmi bir tutanak yok. Resmi bir kayıt yok. Tutulmamış veyahut da bir rivayete göre bu Timur Ankara Savaşı'nda Yıldırım Bayezid'i yendikten sonra devleti ele geçiriyor. O zamana kadar ki devletin bütün resmi belgelerini yaktırdığı falan söyleniyor. Bu belgeler de acaba orada mı yakıldı? Veyahut da burada mı tahrip edildi? Hiçbir resmi şey yok. Bu anlattığımız mesela bu yılan hikayesinin nasıl yaşandığı, gerçekten yaşanıp yaşanmadığı tamamen Allah tarafından biliniyor. Bize gelen rivayet bu şekilde.”
“Hüsamettin Çoban Bey'in Kullanmış Olduğu Kılıç Değil”
“Bizim elimizdeki kılıcın orijinal Atabey Gazi Hüsamettin Çoban Bey'e mi ait kılıç olduğunu da soruyor buraya gelen ziyaretçiler. Bu kılıç o kılıç değil. Hüsamettin Çoban Bey'in kılıcı bir müddet burada muhafaza edilmiş. O zamanki görevliler tarafından o kılıç kullanılmış hutbe okunurken. Daha sonra o kılıcın buradan kaybolduğu çalındığı tarihi eser kaçakçıları tarafından söyleniyor ve şu anda da İngiltere British Müzesi'nde olduğu söyleniyor. Fakat bu konuyla ilgili resmi bir kaynak yok ama öyle söyleniyor. Bizim bugün kullandığımız kılıç daha sonra buraya getirilerek burada kullanılan bir kılıç yani Hüsamettin Çoban Bey'in kullanmış olduğu kılıç değil. Yapısıyla da aynı değil. Bize anlatılan, kılıcın aslında üzerinde Fetih suresinin tamamının yazılı olduğu söyleniyor. Bu normal bir asker kılıcı. Yani kılıçlarda eskiden şey varmış mesela komutanın kullandığı kılıcın özellikleri olurmuş bu kabzasındaki başında. İşte kurtbaşlı kılıçlar var. Padişah'ın kılıcı farklı. Komutanın rütbesine göre kılıcında illaki bir emare işaret olurmuş. Bunu normal bir er, askerin kullandığı kılıç olduğunu söylüyorlar. Ecdadımızdan bize emanet. Biz elimizden geldiği kadar korumaya ve gelen ziyaretçilere anlatmaya, tanıtmaya çalışıyoruz.”
“Mahalleden Camiye Değil, Camiden Mahalleye Ad Veriliyor”
Atabeygazi Mahallesi Muhtarı Burhan Kurtoğlu:
“Atabeygazi camimizde böyle bir gelenek olması, böyle bir caminin varlığı, Kastamonu'ya ve mahallemize turizm ve kültürel, değerler olarak çok şeyler katıyor. Atabeygazi Mahallesi’nin ismi zaten camisinden geliyor. Yani mahalleden camiye değil, camiden mahalleye ad veriliyor. Hüsamettin Çoban Bey, Atabey Gazi, Hüsamettin Çoban Bey burayı fethedince Atabey Gazi Türbesi de zaten kabri de burada. Oradan Atabey Gazi Mahallesi oluyor. İkincisi Fetih Camisi ve Türkiye'de bildiğim kadarıyla 5-6 yerde Fetih Camisi var. Buraya kültür olarak, turizm olarak Kastamonu Kalesi zaten buraya ait. Kastamonu Atabey Gazi Mahallesi sınırları içerisinde.”

Kastamonu'nun En Eski Mahallesi
“Buraya gelen ziyaretçiler mutlaka buraya uğramadan gitmiyor. Kastamonu’muza gelip de buraya gitmeden mümkün değil, olmuyor. Özellikle turistlerden ziyaretlerini cuma gününü denk getirenler oluyor. Cemaatin yüzde 90'ı da dışarıdan gelen cemaat. Her hafta değişiyor. Mutlaka il dışlarından, başka mahallelerden her hafta özellikle bu cami için geliyor. Fetih camisi olduğu için kılıçla hutbeye çıkılıyor. Kastamonu'nun en eski mahallesi ve Türkiye genelinde de böyle bir fetih camisinde olduğu yerde yani Türkiye'de ilk 5'in veya 6'nın içerisindeyiz mahalle olarak. Kastamonu’muza da çok değer veren bir mahalle. Tarihin, kültürün buluştuğu mahalle Atabeygazi Mahallesi, Atabey Gazi Camisi.”





