Kastamonu, Everest Yayınları’nın 25. yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Kent ve Edebiyat” sempozyumu ile üç gün boyunca sanat ve kültür dünyasının önde gelen isimlerini ağırladı. Kastamonu Ticaret Borsası ve Everest Yayınları iş birliğiyle, Aslı Bayam Bilim Fonu’nun desteğiyle gerçekleşen etkinlik, Nahid Sırrı Örik’in izinde edebiyatla şehrin kesişim noktalarını yeniden gündeme taşıdı.

Etkinliğin mimarlarından Kastamonu Kent Müzesi sorumlusu Murat Karasalihoğlu, sempozyumun başarısında en büyük payın kent ruhunu yaşatma idealine ait olduğunu belirtti. Everest Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Saadet Özen moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, edebiyatın şehirlerle kurduğu bağ, yazarların metinleri üzerinden tartışıldı. Panelde Bahriye Çeri, Şebnem İşigüzel, Abdullah Aren Çelik, Prof. Dr. Erman Gören, Serkan Türk ve Abdullah Ataşcı gibi isimler yer aldı. Katılımcılar, Nahid Sırrı Örik’in Anadolu’ya bakışını, Kastamonu’nun edebiyat haritasındaki yerini ve kent kimliğiyle kurduğu bağı değerlendirdi.

Ebru D. Dedeoğlu, T24’te yayımlanan köşe yazısında etkinliği “bir şehrin geçmişiyle bugünü arasında kurulmuş bir edebiyat köprüsü” olarak tanımladı. Dedeoğlu, yazısında “Nahid Sırrı Örik bugün yaşasaydı, Kastamonu’yu nostaljik ama eleştirel bir gözle yazardı” diyerek, yazarın taş ve ahşap yapılarla dolu kenti zarafetle ama uyarıcı bir dille anlatacağını vurguladı.

T24 Haftalık yazarı Ebru D. Dedeoğlu, sempozyumu ve izlenimlerini kaleme aldığı köşe yazısında şu ifadelere yer verdi:

“Bahriye Çeri’ye göre, Nahid Sırrı Örik bugün yaşasaydı, Kastamonu’yu muhtemelen nostaljik ama eleştirel bir gözle yazardı. Sokakların, kahvehanelerin, taş ve ahşap yapıların estetiğini betimler; modernleşmenin yarattığı kırılmaları, göç, turizm ve popüler kültür etkilerini incelikle işlerdi. Geçmişi koruma ve kültürel süreklilik meselelerine duyarlı olur, hem sahiplenme çağrısı yapar hem uyarıcı bir entelektüel refleks gösterirdi.”

"KARASAHLİOĞLU BATI KARADENİZ'İN RUHUNU TAŞIYAN BİR AYDIN"

Kastamonu Kent Müzesi Sorumlusu Murat Karasalihoğlu’nun öncülüğünde hayata geçirilen etkinliğin ardından Dedeoğlu, Karasalihoğlu’nu “tam anlamıyla bir Paphlogon; yani Batı Karadeniz’in ruhunu taşıyan bir aydın” olarak tanımladı ve “Onun enerjisi ve idealistliği, bu etkinliğin başarısında en önemli etkendi” dedi.

Everest Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Saadet Özen moderatörlüğünde düzenlenen panelde ise kentle edebiyatın birbirine nasıl dokunduğu tartışıldı. Her yazar kendi metninden ve şehrinden yola çıktı; Kastamonu’nun edebiyat haritasındaki yeri Nahid Sırrı Örik’in yazıları üzerinden yeniden konuşuldu.

TARİH BUGÜNÜN KASTAMONU'SUYLA YAN YANA GELDİ"

“Şebnem İşigüzel, babaannesine yazdığı mektubu okurken salonda tam bir sessizlik oldu. Mektubun kurmaca olduğunu öğrendiğimizde ustalığına bir kez daha hayran kaldık. Panelden sonra bana dönüp gülerek, ‘Arnavut cadısı sensin,’ dedi; kahkahalarla güldük. Abdullah Aren Çelik, Divan-ı Lugat-it Türk’ü bulan Ali Emiri Efendi’nin tutkusunu öyle içten anlattı ki bir metinden çok bir hayat hikâyesi dinler gibiydik. Prof. Dr. Erman Gören, antik Paphlagonia bölgesini anlattı; tarih bugünün Kastamonu’suyla yan yana geldi.”

Yazara göre sempozyum yalnızca bir akademik etkinlik değil, aynı zamanda dostluk, mizah ve paylaşımla örülü bir yolculuktu:

“Üç gün boyunca sadece edebiyat konuşmadık; birlikte güldük, şaşırdık, uzun yollar yaptık. Erman Gören’in enerjisi grubu hep diri tuttu. Abdullah Aren Çelik’in Horma Vadisi’nde köprüden geçerken yüzündeki korkulu ifade hâlâ aklımda. Serkan Türk’ün muhteşem fotoğrafları o üç günün en güzel tanığıydı.”

Kastamonu’nun kültürel dokusunu da gözlemleyen Dedeoğlu, kentin hem tarihî hem mimari yönünü yazısında şöyle aktardı:

“Kastamonu sadece tarihiyle değil, mimarisiyle de büyüleyici bir şehir. Tarihî konakları, taş sokakları ve eski çarşısı hâlâ geçmişin zarafetini bugüne taşıyor. Mahmut Bey Camii mimarisiyle UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor; ancak çevresine yapılan estetikten uzak beton binalar tam bir hayal kırıklığı.”

1762610123546 202211101343271 Img

Bir zamanlar zarafetin başkenti

Yazıda, Kastamonu’nun tarihsel kimliğiyle modernleşme arasındaki gerilime dikkat çekiliyor. Dedeoğlu, Nahid Sırrı Örik’in “Vatan Beldelerine Seyahatler” kitabında yer alan gözlemlerinden yola çıkarak şunları vurguluyor:

“Kastamonu yalnızca taş sokakların değil, Cumhuriyet’in en erken toplumsal mücadelelerinin de kenti. 1919’daki kadın mitingiyle Anadolu’da ilk kez kadınlar kendi sesleriyle meydanlara çıkmış; Şerife Bacı İstiklal Yolu’nda cepheye umut taşımış.”

Kentin yayıncılık tarihine de değinen yazar, Açıksöz ve Çalçene gazetelerinin önemine dikkat çekti:

“1927–1929 arasında yayımlanan Çalçene ilin ilk mizah gazetesi; Açıksöz ise Kastamonu’nun fikir ve kadın hareketi tarihine yön veren gazetelerden biri. İlkleri çıkaran bu şehirde bugün gelinen tablo gerçekten düşündürücü.”

"EN İYİ PASTIRMA SORUSUNUN CEVABI NET: KASTAMONU"

Ebru D. Dedeoğlu, yazısında Kastamonu’nun lezzetlerini de övgüyle anlattı:

“En iyi pastırma nerede? sorusunun cevabı benim için artık net: Kastamonu. Pastırmayı gözünüzün önünde incecik kesip servis ediyorlar. Siyez ürünleri, doğal sarımsak, Tosya yaprağı, ardıç sirkesi… Hepsi Mergüze Ürünleri’nde buluşuyor. Mustafa Afacan’la tanışmak, ata tohumun izini süren idealist bir üreticinin hikâyesini dinlemek de şans oldu.”

Yazar, bu deneyimi “Bir kenti tanımanın en güzel yolu bazen bir kitabın sayfalarından, bazen de aynı sofrayı paylaşmaktan geçiyor” sözleriyle özetledi.

1762609928134 Whats App Image 20

Bahriye Çeri ile Nahid Sırrı Örik üzerine söyleşi

Sempozyumun dikkat çeken bölümlerinden biri de Bahriye Çeri ile yapılan söyleşiydi. Dedeoğlu’nun aktardığı röportajda, Çeri, Nahid Sırrı Örik’in yaşamı, edebî üslubu ve Kastamonu’ya bakışı üzerine kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.

Çeri, Örik’in hayatını anlatırken,

“Nahid Sırrı 1895’te İstanbul’da doğdu. Babası saray tercümanı, dedesi divan şairiydi. Bu kökler onun tarih merakının kaynağı oldu. Ne Osmanlı’yı tam sahiplendi ne Cumhuriyet’i tamamen benimsedi; bu aradalık, metinlerindeki keskin bakışın sebebidir.”

dedi.

Örik’in ustalık eserlerine değinen Çeri, “Sultan Hamid Düşerken” ve “Kıskanmak” kadar, “Tersine Giden Yol” ve “Her Şey Bitmeden Gece Olmadan” romanlarının da edebiyat tarihimizdeki önemine işaret etti.

“Kıskanmak” dizisi: Romanla farklar tartışıldı

Çeri, Örik’in romanından uyarlanan diziyi de değerlendirdi:

“Kıskanmak dizisinde karakterler aynı olsa da atmosfer tamamen değişmiş. Zonguldak’ın endüstriyel sisi, taşranın kapalı dokusu hikâyenin ruhuydu; bu çıkınca romanın duygusu kaybolmuş.”

Nahid Sırrı Örik’in “ressamlara levha ilham edecek güzellikte köşelerle dolu” olarak anlattığı Kastamonu’yu birlikte gezen ikili, bugün o estetik duyarlılıktan geriye ne kaldığını tartıştı. Bahriye Çeri,

“Bazı sokaklar hâlâ ‘Örik burayı görse tanırdı’ dedirtiyor. Ancak modernleşme bu sürekliliği kırıyor. Artık bütüncül bir panorama değil, parçalı bir albüm gibi… Yine de dönüp bakmayı bilen biri için o duyarlık hâlâ orada.”

ifadelerini kullandı.

“ASIL DOKUSUNU KAYBEDİYOR”

Çeri’ye göre, Örik için kahvehaneler bir kentin ruhunu anlamanın en kısa yoluydu:

“Bugün Kastamonu’da bu işlevi Münire Medresesi karşılıyor. Hem tarihî dokusu hem halkla kurduğu bağ nedeniyle adeta bir toplumsal merkez gibi. Ancak turizm arttıkça bu yerler ziyaretçilere göre şekilleniyor ve asıl dokusunu kaybediyor.”

Yemek kültürü üzerine

Çeri, Örik’in metinlerinde yemek detaylarının az olmasının nedenini ise şöyle açıkladı:

“Nahid Sırrı’nın odağı mutfak değil, insan ilişkileridir. Refik Halit Karay gibi mutfağa giren bir yazar değildir. Konaklarda büyüdüğü için anlatılarında lezzetten çok hayat sahneleri vardır.”

“Kastamonu vakur, sesi duyulmaz”

Örik’in bu sitemine değinen Bahriye Çeri, Kastamonu’nun edebiyatta yeterince yer bulamamasını tarihsel merkezlerin etkisine bağladı:

“Edebiyat uzun yıllar İstanbul, Ankara, İzmir üçgenine sıkıştı. Kastamonu ise vakur, içe dönük bir şehir. Fısıltıyla konuşur; bu yüzden sesi duyulmaz.”

“Mahmut Bey Camii ipeklere sarılmalı”

Kentin mimari değerleri arasında yer alan Mahmut Bey Camii’nin korunması gerektiğini vurgulayan Çeri,

“Avrupa’da olsa böyle bir yapı ipeklere sarılır. Bizde ise kaderine bırakılıyor. Bir yapı sadece taş değildir; çevresiyle birlikte anlam kazanır,”
dedi.

1762610067554 Whats App Image 20

Örik’in gözünden bugünün Kastamonu’su

Bahriye Çeri, son olarak Nahid Sırrı Örik’in bugün yaşasa Kastamonu’yu nasıl yazacağını şöyle özetledi:

“O, Nasrullah Meydanı’nın kahvelerini, Münire Medresesi’nin sessizliğini, Yakupağa Konağı’nın taş duvarlarını, Mahmut Bey Camii’nin sükûnetini, Taşhan’ın emeğini anlatırdı. Yüksekliği değil zarafeti, gösterişi değil alçakgönüllülüğü överdi. Kastamonu onun gözünde modernleşme durağı değil, zarafetin atlası olurdu.”

"KASTAMONU BAŞKASININ HIZINA UYMAYAN BİR ŞEHİR"

Ebru D. Dedeoğlu’nun T24’te yayımlanan yazısı, Kastamonu’nun tarihî belleğini, Nahid Sırrı Örik’in zarafet dolu anlatı diliyle bir araya getiren özel bir yolculuk sunuyor. Dedeoğlu yazısını şu cümlelerle noktalıyor:

“Kastamonu kendi zamanını taşıyan, başkasının hızına uymayan bir şehir. Fısıltıyla konuşur; kırılganlığının gücü de tam o sessizliktedir.”

İnebolu’dan Bursa’ya uzanan şapka devrimi
İnebolu’dan Bursa’ya uzanan şapka devrimi
İçeriği Görüntüle

Muhabir: Banu Kebecioğlu