Tabip Odası'ndan yapılan açıklamada, 2-6 Aralık tarihleri arasında iş bırakma kararı alındığı duyuruldu.

"YÖNETMELİK ALELACELE YÜRÜRLÜĞE ALINDI"

Açıklamada, yönetmeliğin yeterince tartışılmadan ve paydaşların görüşleri alınmadan hazırlandığı vurgulanarak, "Bilimsel verilere dayalı olmayan ve sahadan geri bildirimlerle desteklenmeyen bir yönetmelik karşımıza çıkmıştır. ‘Kervan yolda düzülür’ mantığıyla hareket edilmiştir," ifadelerine yer verildi.

HEKİMLERİN TALEPLERİ

Yeni düzenlemenin sahada huzursuzluk yarattığına dikkat çeken açıklamada, aile hekimlerinin başlıca talepleri şöyle sıralandı:

  • Hekim başına düşen hasta sayısının 3500’e indirilmesi: Bu durumun yeni aile hekimleri ve fiziksel alan ihtiyacını artıracağı ifade edildi. Ancak yeterli kaynak sağlanmadığı için mevcut hekimlerin mağduriyet yaşayacağı öngörülüyor.
  • Teşvik ödemelerinin hizmet niteliğini düşürmemesi: Hekimlerin teşvik almak için hastaları müşteri gibi görmeye zorlanmasının kabul edilemez olduğu belirtildi. Sağlık hizmetlerinin nicelikten ziyade nitelik odaklı olması gerektiği vurgulandı.
  • Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelenmesi: Kronik hastalıkların takibi için yeni birimlerin kurulması gerektiği önerildi.

"TEŞVİK VE PERFORMANS ODAKLI YAKLAŞIM KABUL EDİLEMEZ"

Tabip Odası, sağlık hizmetlerinin teşvik ve performans odaklı bir sisteme bağlanmasının, hem hekimler hem de hastalar açısından olumsuz sonuçlar doğuracağını belirtti. Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
"Sağlık çalışanlarına ödenen ücret, insan yaşamına kattıkları değer üzerinden belirlenmelidir. Teşvik ve performansa dayalı sistem, sağlık hizmetlerinin kalitesini olumsuz etkileyebilir."

"YENİ YÖNETMELİK GÖZDEN GEÇİRİLMELİ"

Tabip Odası, yönetmeliğin yeniden ele alınması gerektiğini belirterek, "Amacı halk sağlığına hizmet olan bir düzenleme yapılmalı ve aile hekimlerinin kaygılarını giderecek adımlar atılmalıdır. Bizler, doğru ve makul bir çözüm için çabalamaktan vazgeçmeyeceğiz," açıklamasını yaptı.

Yayımlanan basın açıklamasının tamamı şu şekilde oldu:

 

Hepimizin malumu olduğu üzere yeni yayımlanan Aile Hekimliği sözleşme ve ödeme yönetmeliğindeki değişiklik ve bunun ortaya çıkardığı Aile Hekimi meslektaşlarımızın yaşadığı kaygılar gündem olmuştur. Bu süreç ulusal ve yerel basında yer bulmuş ama gelinen noktada amaçlandığı ifade edilen faydaların ne kadar sağlanabileceği zihinlerde net bir yanıt bulamamıştır. Aksine bu faydalar sağlanamaz ise bunun sorumlusunun ve maddi muhatabının da işin yürütümünü sağlayan Aile Hekimleri ve Aile hekimliğinde çalışanları olacağı kanısı doğmuştur. Bu nedenle Aile Hekimleri ve Aile Sağlığı Merkezi çalışanları 2-6 Aralık tarihinde iş bırakma kararı almıştır.

>  Amacı net olarak ortaya koyulmayan içerisinde çok sayıda soru işareti bırakan Yönetmelik alel acele yürürlüğe alınmıştır.

>  Yayınlanan yönetmelikte söylemlerde de ifade edildiği gibi temel hedef, insanımızın sağlığını korumaya, iyilik halinin devamına, gerekli hallerde tedavi ve rehabilitasyon aşamalarına müspet katkı sunmaktır. Bunun yanı sıra işleyiş, sağlık ekonomisi ve sürdürülebilirlik gibi sistem için fayda sağlamasını beklemekte inkar edilemez bir gerçek olarak karşımıza

çıkmaktadır. Ancak günün sonunda gelinen noktada fotoğrafa tekrardan bakıldığında, sanki yönetmeliğin hazırlanmasında ve uygulamasında bilimsel verilere dayalı, günün değişen

koşullarına hızla uyum sağlayabilecek ve sahadan geri bildirimler ile desteklenmiş, tüm paydaşların katıldığı, ortak aklın ürünü bir yönetmelik görünümü alınmadığı imajı daha baskın olarak karşımıza çıkmaktadır. Tartışılarak ortak akıl süzgecinden geçmiş bir yönetmelikle

kamuoyunun önüne çıkmak en doğru seçenek iken bu durum ıskalanmış gibi gözükmektedir. .

>  Paydaşlar ile yeteri kadar tartışılmayan, Sahada hizmet veren Aile Hekimlerimizin görüşlerine nerede ise hiç yer vermeyen ve Teşkilat taşra yönetimlerinin görüşlerinin yeteri kadar alınmadığı intibaı veren yönetmelik maalesef ki ‘ Kervan yolda dizilir’ mantığı ile yürürlüğe

girmiştir.

>  Burada asıl olan üzüm yemek ise “Ne istiyor bu Aile Hekimleri?” sorusunun cevabını verebilmek adına bazı noktaların net olarak ortaya koyulması ve bunun kamuoyu ile paylaşılması önem arz etmektedir.

Hekim başına düşen hasta sayısının 3500 e indirilmesi

>  Bu madde ile illerde yeni Aile hekimlerine ve dolayısıyla hekimlerin hizmet verecekleri fiziki alanlara ihtiyaç duyulacaktır, Bu noktada taşra teşkilatlarımız bu sürece adapte olurken bir takım zorluklar ile karşılaşacaktır

>  Özellikle hali hazırda nüfus planlamasında güçlük çekilmekte olup, Hekim başına düşen hasta sayısı dağılımlarında yer yer yoğunlaşma söz konusu iken bazı birimlerde Aile Hekimlerimiz

istenilen nüfus sayısına ulaşmakta bile güçlük çekmektedir. Mevcut yönetmelik ile bu durumlar daha sık yaşanır hale gelecektir

>  Yeni birim, yeni hekim olmadığı için nüfusunu 3500 altına çekemeyen hekimler sistemin mağduru olacak gibi görünmektedir.

>  Hekim başına düşen nüfusun aşağı çekilmesi ile birlikte hali hazırda verilen teşvik uygulaması nedeniyle maddi kayıpların önüne geçilmesi müracaat sayısının artırması ile olabilecektir.

Hastaya ayrılan süre artsın derken hasta müracaat sayısının artması ile sonuçlanabilecek durumlar en önemli problemlerimiz olarak gördüğümüz nitelik/nicelik çatışmasını yeniden gündeme getirecektir. Netice de yeni yönetmelik teşvik almak için hastayı ‘Müşteri’ olarak konumlandırma pozisyonuna düşebilir ki bu asla kabul edilemez bir durumdur.

Önerimiz;

>  Her koşulda ve sağlığın her aşamasında nitelik niceliğin önünde tutulmalıdır. Hizmet sunumu, kalitesi kağıt üzerinde kalan rakamlara feda edilmemelidir.

>  Umulan faydanın sağlanması için insan kaynakları göz önüne alınarak genel çerçevesi çizilen düzenlemeler bölgesel olarak İl Sağlık Müdürlüğünün, taşra teşkilatlarının organizasyonunda yapılmalıdır

>  Her ne koşulda olursa olsun herhangi bir sağlık hizmeti teşvik ile asla ilişkilendirilmemeli, Hekime ve sağlık çalışanlarına hak ettiği ücret sadece eğitim, sorumluluk ve ekonomiye kattığı katma değere göre değil “insan yaşamına kattığı değer” üzerinden tek ödeme kalemi

şeklinde ve emekliliğine de yansıyacak şekilde yapılmalıdır.

Yaş gruplarına göre hasta müracaat sayılarının teşvik sistemine dahil edilmesi

>  Halk sağlığı açısından koruyucu sağlık hizmetlerini güçlendirmeye yönelik bir maddenin teşvik ile ilişkilendirilmesi, Hekime ödenecek ücreti belirleyecek olması asla kabul edilemez

>  Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelenmesi ve hasta takibinin yapılması amacıyla iyileştirmeyi bu şekilde dizayn etmek oldukça yanlış bir bakış açısı olarak karşımıza çıkmaktadır.

>  Baz alınan bir önceki yılın istatistikleri fikir verir, ancak sağlık politikalarımızı her zaman dinamik durumlar üzerinden güncelleyerek yürütmek durumundayız. Olası pandemiler,

epidemiler, nüfus yoğunluğun dağılımı (Yurt bölgeleri, yatılı okul ve kurumlardan yoğun nüfusa sahip ASM ler) bu süreçte mutlaka göz önüne alınmalıdır. Dolayısıyla salt olarak bir önceki ayın/yılın verisi yaklaşımı muğlak ve sahanın dinamik pratiğini yansıtmayan bir ölçek olacaktır. Uygulanması keyfiyete bağlı olarak mağduriyetler doğurubilir.

>  Hedefimiz bir sonraki yıl, en az evvel ki sene kadar sağlık kuruluşuna müracaatı sağlamak mı? yoksa sağlıklı toplum geliştirerek sayıyı azaltmak mı olmalıdır? Tabi esas olan sağlıklı toplum ve toplum sağlığının korunmasıdır.

Önerimiz;

>  Sağlık hizmetlerinin geliştirilmesinde sağlık okur yazarlığının toplumda yaygınlaştırılması için çalışmalar yapılmalı gerektiği anda en doğru yerden insanımızın müracatının yönünde

çalışmalar yapılmalıdır.

>  Özellikle kronik hastalıkları bulunan vatandaşlarımıza danışmanlık hizmeti verilerek, gerçek

ihtiyaç halinde, en hızlı şekilde hizmete ulaşması sağlanmalıdır. Yoksa üç kere gittin az olmuş, 10 kere gittin çok olmuş, direkt Devlet hastanesine gitmişsin bunun faturasını da Aile

hekimliği sistemi üzerinden ve ağırlıklı olarakta Aile Hekimine keserek dizayn etmek kanımızca çok sağlıklı bir yaklaşım değildir.

Kronik hastalık izlemi yada Hastalık Yönetim Platformu için hedef belirlenmesi

>  Kronik hastalıkların tanı aşamasından sonra takibi açısından; ülkemizde başarılı bir uygulama örneği olarak karşımıza çıkan KETEM gibi “ayrı” birimler kurulmalı, ayrı bir istihdam

sağlanmalı ve bu birimler Aile Hekimliği ve/veya 2. Basamak ile entegre çalışmalıdır.

>  Aylık, yıllık tarama algoritmaları oluşturulmalı ve bu birimin takibinde olan hastaların ihtiyaç halinde hangi seviyede gerek varsa (1. basamak, 2. basamak)hizmete ulaşmaları sağlanmalı

>  Hasta açısından zaman ve Devletimiz açısından ‘sürdürülebilir sağlık ekonomisi’ yönünden kayıplar, israf en aza indirilmelidir

Müracaat sayısı, hasta memnuniyeti ve akılcı ilaç kullanımı ile teşvik ödemelerinin ilişkilendirilmesi

>  Hasta hekime ‘lüzumu halinde’ her koşulda en hızlı şekilde ulaşabilmelidir. Bu noktada Dünyada gerçekten şanslı ülkelerden birisiyiz. Hastalarımız birçok noktada hizmete ulaşmakta ciddi bir imkana sahip. Ancak bunun sürdürülebilir olabilmesi içinde mutlak suretle yeni

Kastamonu'da normal doğum bilgilendirme standı açıldı Kastamonu'da normal doğum bilgilendirme standı açıldı

düzenleme ve organizasyonlara ihtiyacımız var. Bizim şuan aldığımız asgari sağlık hizmetini bir sonraki nesillere en az bu seviyede, ideal olarak daha iyi bir düzeyde devretmek noktasında hasta ve hekim olarak yani toplumun tüm bireyleri olarak sorumlu olduğumuz gerçeğini asla göz ardı etmemeliyiz

>  İster 1. Basamak, ister 2. Basamak hangi seviyede olursa olsun gereksiz talep ve müracaatları engellemek isteğinin baaşarısız sonuçlanma ihtimalini Aile Hekimliği üzerinden dizayn etmek çok doğru bir yol değildir.

>  Hastanın ‘ihtiyacı halinde’ hekime ulaşmasının belli sayılar ile sınırlandırılması ve Hekime yapılacak bir ödeme hesabının asli unsurlardan biri olması asla kabul edilemez. Hekim hastasına “az geldin 2 kere daha gelmelisin” ya da “daha sene dolmadan 7 den çok geldin bir daha gelemezsin mi” diyecek? Hekim böyle bir şey söylemeyeceğine göre, bunu hekime

ödenecek teşviğin bir kalemi haline getirmek ne kadar doğru bir ölçüdür? Kamuoyunun takdirlerine bırakıyoruz.

>     Bir üst kuruluşa ‘ gereksiz’ müracatı Aile Hekiminin başarısızlığı gibi görüp buradan Hekimi

cezalandırarak, hastayı Aile Hekimi üzerinden ‘bilinçlendirme’ çabasını çok doğru bulmuyoruz

>  İnsanımızın sağlığının korunması ve hastalarımızın şifası yöneten/çalışan fark etmeksizin tek hedefimizdir, bunda asla iki taraf açısından da şüphe yoktur. Popülizmden uzak kalarak doğru yolu yapmak/doğru yolu göstermek eskilerin tabiri ile işin küllüne vakıf olanların

sorumluluğundadır.

>  Memnuniyet kavramının hasta ile hekim ilişkisindeki konumu asla iki tarafında suiistimaline yol açacak bir yerde olmamalıdır. İlacı yazıl-a-mayan, rapor isteği yanıt bulmayan bir hastanın tavrı Hekimin teşvik hesaplamasında yer alması sahada nasıl bir pratik oluşturur bunu iyi hesap etmek gerekir.

Bazı ilaçların yazılması ve kutu bazlı sınırlamalar

>  Akılcı ilaç uygulaması tüm hekimlerin üzerinde mutabık olduğu bir uygulamadır. Bu noktada hiçbir hekimin farklı düşünmediğini bunu önemli bir halk sağlığı hamlesi olarak gördüğünü biliyoruz.

>  Ancak bazı ilaçların reçete edilmesinin sınırlandırılması ile alakalı konunun asıl muhatabı SGK iken bu durumun sanki Aile Hekimlerince alınmış keyfi bir karar gibi gündeme gelmesini doğru bulmuyoruz

>  Yine lüzumu üzerine yazılan ilaçların dönemsel olarak yoğunlaşabileceği ya da bazılarının

tekrarlayan reçetelere girebileceği gerçeğini dinamik olarak yönetmek daha akılcı olacaktır. Yıl ortalaması her zaman bizi doğruya götürmeyebilir, aksine doğru yapılmış bir uygulamayı cezalandırıyor konumuna düşürebilir.

Bu formül için Tıp çaresiz !!!

>  En nihayetinde olay gelir ile de ilişkili bir durum arz etmekte olup, ödeme için esas alınan bir formül oluşturulmuş ki gerçekten bu konuda tıp çaresiz… İyi birer sayısalcı olan hekimlerinde bu işin için çıkabileceği yok. Bu formülü çözmek için Matematikçi üstadlardan konsültasyon (yardım) istiyoruz !!!

Formul

 

 




Son cümle olarak ;

Kastamonu Çankırı Tabip Odası olarak amacı Halk Sağlığına hizmet olan bir yönetmeliğin tesis edilmesi gerekliliğini,

>  Tüm Hekimlere ve sağlık çalışanlarına insan yaşamına kattıkları değer ve aldıkları eğitim, sorumluluğun gereği ve karşılığı olan emekliliğe yansıyan tek kalem ödeme sisteminin derhal tesis edilmesini, herhangi bir uygulamanın/yönetmeliğin teşvik, performans gibi adlar ile ilişkilendirilmesini doğru bulmadığımızı kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.

Fedakarca çalışan başta Aile Hekimlerimiz olmak üzere, tüm hekimlerimizin ve sağlık çalışanlarının herhangi bir kaygı duymadan, iş ve özel hayatlarını uygun koşullarda sürdürmeye imkan veren , sadece ve sadece işlerine odaklanmaları için oluşturulacak her yönetmeliğin, uygulamanın yanında olacağımızı,

>  Oda olarak Makul ve doğru için emek ve çaba sarf etmekten asla imtina etmeyeceğimizi,

Ortak amacın ‘üzüm yemek’ olduğunu bir kez daha vurguluyor,

>  Sahada ve uygulamada huzursuzluk oluşturan/oluşturacak ve şu haliyle ∑ ziyet gibi görünen bu yönetmeliğin yeniden göz geçirilmesini talep ediyor ve bu noktada Aile Hekimlerimizin yanında olduğumuzu beyan ediyoruz.

Vatandaşlarımızı, bu aşamada var olan sistemi daha iyiye götürmek noktasında bizleri yeterinde ikna edememiş bu yönetmeliğe karşı ,Aile Hekimlerinin ve Aile Sağlığı merkezi çalışanlarının 2-6 Aralık 2024 tarihlerinde yapacakları haklı talep ve eylemlerine destek olmaya çağırıyoruz.

Editör: Serkan Kebecioğlu