Kastamonu’da avukatlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında kadına yönelik şiddeti protesto etti.

Kastamonu Barosu Kadın Hukuk Komisyonu öncülüğünde Seyfettin Civelekoğlu Konferans Salonu’nda toplanan avukatlar, kadına yönelik şiddet olaylarına karşı basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasına; Kastamonu Baro Başkanı Özgür Demir, Kastamonu Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Av. Nursaç Kök Çifçi ve Komisyon Üyeleri katıldı.

Kastamonu Barosu Kadına Yönelik Şiddeti Kınadı! (2)

“25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE GÜNÜ, SESSİZ KALANLARIN SESİ, GÖZ ARDI EDİLENLERİN ÇIĞLIĞI OLMAK İÇİN BİR FIRSATTIR”

Çifçi yaptığı açıklamasında şu cümleler yer aldı, “Bugün burada, dünyada ve ülkemizde milyonlarca kadını etkileyen önemli bir sorun için bir aradayız: Kadına yönelik şiddet.

Kadına yönelik şiddet, fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel boyutlarıyla tüm toplumların kanayan yarasıdır. Bu şiddet yalnızca bireysel bir sorun değil, toplumsal bir eşitsizliğin ve adaletsizliğin açık bir göstergesidir. Şiddet mağduru kadınların yaşadığı travmalar, yalnızca onların değil, ailelerin, çocukların ve nesillerin yaşamlarını etkiler. Bu sorunun çözümü, yalnızca farkındalık yaratmakla değil, köklü zihniyet değişimi ve etkili uygulamalarla mümkündür.

 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü, sessiz kalanların sesi, göz ardı edilenlerin çığlığı olmak için bir fırsattır. Ancak, bu mücadele bir günle sınırlı kalamaz. Her gün, her bireyin, her kurumun, kadınların haklarını savunmak ve şiddetin hiçbir biçimine müsamaha göstermemek adına adım atması gerekir. Kastamonu Barosu, bu sorumluluğunu yerine getirebilmek adına çalışmalarını sürdürmektedir ve halkı bilinçlendirmek ve somut adımlar atılmasını sağlamak üzere mücadele etmektedir. Kadınların eşit, özgür ve güven içinde yaşayabildiği bir dünya, hepimizin sorumluluğudur. Şiddeti doğuran zihniyetle mücadele etmek, toplumsal cinsiyet eşitliğini her alanda savunmak ve mağdurların yanında durmak, bu sorunun çözümü için temel adımlardır.

Bu vesileyle, şiddetin hiçbir biçiminin kabul edilemez olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadele ederek şiddetsiz bir toplum inşa edelim. Unutmayalım ki, bu mücadele yalnızca kadınların değil, insanlığın mücadelesidir.

Ne yazık ki ülkemizde son dönemde kadınların hayatını kaybettiği ya da derin travmalar yaşadığı şiddet olayları, bu mücadelede hâlâ alacak çok yolumuz olduğunu göstermektedir.  Kayıtlara geçen haliyle geçtiğimiz sene yani 2023 yılında 417; 2024 yılının sonlarına yaklaştığımız bu dönemde ise 406 kadın, erkek şiddeti sebebiyle hayattan koparıldı. Medyada yer almayan binlerce kadın evinde, iş yerinde yahut da sokakta tanıdığı ya da tanımadığı erkekler tarafından şiddete maruz bırakıldı. Son yıllarda gündeme gelen olaylar şiddetin sadece bireysel bir sorun değil; toplumsal, politik ve sistematik bir sorun olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Birçok kadın, gördüğü şiddete rağmen adalete ulaşamıyor ya da aldığı koruma kararlarına rağmen tekrar mağdur ediliyor.

Kastamonu’nun yöresel lezzetleri ve sanatçıları Bahçelievler’de sahne alacak Kastamonu’nun yöresel lezzetleri ve sanatçıları Bahçelievler’de sahne alacak

Ülkemizde, kadına yönelik şiddeti önlemek adına birçok yasal düzenleme yapılmıştır. Özellikle 6284 Sayılı Kanun, kadınların korunması için önemli bir hukuki çerçeve sunmaktadır. Bu yasa, şiddet mağduru kadınlara koruma sağlama, faillerin cezalandırılması ve mağdurların sosyal destek mekanizmalarına erişimini güvence altına almayı amaçlar.

Ancak, yasaların varlığı kadar uygulanması da önemlidir. Örneğin, Türkiye’de birçok kadın, koruma kararı almasına rağmen şiddet gördü ya da hayatını kaybetti. Bu durum, yasaların etkili bir şekilde hayata geçirilmesinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Uluslararası alanda, kadına yönelik şiddeti önlemek için birçok güçlü belge ve uygulama örneği bulunmaktadır.

Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi ve İstanbul Sözleşmesi, kadınların şiddetten korunması konusunda ülkelerin taahhütlerini belirler. Bu bağlamda İstanbul Sözleşmesi, bir dönem yürürlükte olan ve kadına karşı şiddeti önleme konusunda kapsamlı bir rehber niteliği taşıyan önemli bir sözleşmedir. Ne yazık ki ülkemiz, bu sözleşmeden 2021 yılında ayrılmıştır ve bu sebeple iç hukuktaki birçok düzenlemenin uygulamasında önemli aksaklıklar meydana gelmiştir.

Bir dönem önemli insan hakları ihlallerinin yaşandığı ve hatta kadınların köleleştirildiği Avrupa’nın birçok ülkesinde günümüzde, kadına yönelik şiddetle mücadele için özel mahkemeler kurulmuş, şiddet faillerine yönelik cezalar daha caydırıcı hale getirilmiştir.

Türkiye’nin yasaları güçlü bir zemin sunarken, uygulamada yaşanan eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir. Her kadın, eşit, özgür ve güven içinde yaşama hakkına sahiptir. Kadına yönelik şiddeti önlemek için hem hukuki mekanizmaları güçlendirmeli hem de toplumsal bilinç oluşturmalıyız. Son dönemde yaşanan acı olaylar, bu mücadelenin önemini bir kez daha göstermektedir. Kadınların hak ettiği güvenli ortamı sağlamak, sadece bireysel bir görev değil, toplumsal bir zorunluluktur. Kadınlar için daha özgür bir toplum hedefinde tüm kararlılığımızla çalışmalarımıza devam edeceğimizi kamuoyuna duyururuz. Çünkü biliyoruz ki Kadınların özgür olduğu bir toplum, herkesin özgür olduğu bir toplumdur.”

Muhabir: Cenzgiz Muhziroğlu