Kastamonu'da İsrail'in Gazze'deki saldırılarına dikkat çekmek ve Filistin halkına destek vermek amacıyla, İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından Kışla Parkı'ndan Cumhuriyet Meydanı'na kadar bir yürüyüş düzenledi.
İHH Kastamonu Şube Başkanı İdris Güler, konuşma yaptı.

Güler’in konuşması ise şöyle oldu:
“VİCDAN SAHİBİ HERKESE SESLENİYORUZ”
“İsrail, tüm dünyanın gözleri önünde Gazze’deki katliamlarına acımasızca devam ediyor. 1948 yılından itibaren Filistin toprakları planlı ve sistemli bir şekilde işgal ediliyor, kadın, çocuk, yaşlı demeden tüm sivilleri hedef alarak etnik temizlik yapıyor. Gazze’de 7 Ekim 2023’te bu saldırılarına başka bir boyut kattı. Dünya, tarihinde görülen en büyük katliamlardan birini gerçekleştiriyor. Apertheid rejimi işgalci İsrail; tüm dünyanın gözleri önünde Gazze’de soykırım suçu işliyor. Son bilgilere göre Filistin’de, büyük kısmı kadın ve çocuk olmak üzere 76 bine yakın kişi şehit oldu. Binlerce insan yakın kişi yaralandı ve vücut bütünlüğünü kaybederek sakat kaldı, binlerce insan ise hâlâ enkaz altında kayıp, cesetlerine ulaşılamıyor. Abluka altında olan Gazzeli kardeşlerimiz gıda başta olmak üzere tüm temel ihtiyaçlarından mahrum bırakılıyor. Bu sebeple yalnızca ağustos ayında 200’e yakın kişi açlıktan hayatını kaybetmiştir. Ve ne acı ki şehit sayısı her gün ve her saat artıyor...
Bugün gelinen nokta da resmi açıklamalara göre,76 bin kişi katledildi, İşgalci İsrail’in saldırıları sebebiyle 1 milyon 900 bin sivil Gazze içerisinde en az bir kere göçe zorlandı. Siyonistler, Gazzelileri zorla göç ettirdiği yerlerde de rahat bırakmıyor. Şu ana kadar defalarca kez sivillerin kaldığı çadırlar ve yerleşim yerleri bombalandı. Çok sayıda Gazzeli kardeşimiz yanarak şehit oldu. Hiçbir sınır gözetilmeksizin yapılan İsrail saldırıları sebebiyle şu an Gazze’de hiçbir yer güvenli değil. Savaş sırasında bile dokunulması yasak olan ve ihlal durumda savaş suçu olarak kabul edilen hastane, ambulans, ibadethane, okul, Birleşmiş Milletlere ait yerleşke ve ofisler, yerinden edilen sivillerin yerleştiği kamp ve çadırlar, basın ofisleri, sivil yerleşim yerleri defalarca bombalanmış ve Gazze’deki sivil alt yapı tamamen yok edilmiştir.
Gazze’deki insani krizin hafifletilmesi için şehrin enerji ve temiz su ihtiyacının acil olarak karşılanması gerekiyor. Susuzluk, Gazzeli çocukları yetersiz ve kirli su kullanımının tetiklediği hastalıklar olan dehidrasyon, kronik ishal ve kolera gibi hastalık riskleriyle karşı karşıya bırakıyor. Hastaneler başta olmak üzere hayatın pek çok alanında ihtiyaç duyulan yakıtın Gazze’ye girişinin engellenmesi de tedavi hizmetlerinin yanında pek çok insani ihtiyacın karşılanmasının önünde engel teşkil ediyor.
Hayati önemli sorunlardan birisi de, sınır kapılarından Gazze’ye insani yardımların geçişinin İsrail tarafından engellenmesidir. İsrail, binlerce tonluk bombalarla hedef aldığı Gazzelileri, insani yardımların girişini de engelleyerek topyekûn bir şekilde zorluklarla ve açlıkla karşı karşıya bırakıyor. Gazze’de açlık sebebiyle bebekler ölüyor, insanlar gıdaya ulaşamıyor. Haftalarca insani yardımın giremediği Gazze’nin bazı bölgelerinde insanlar, yabani otlarla beslenerek ayakta kalmaya çalışıyor. Ama Gazzeli kardeşlerimiz, haklı davalarından asla vazgeçmeden zalimlere karşı verdiği izzetli mücadelelerini sürdürüyorlar. Bugüne kadar gereken güçlü adımları atmayan İslam ülkeleri, daha fazla gecikmeden kınamaların ötesine geçmeli, tüm gücünü insani yardımların girişini sağlamak ve İsrail’in işgalini bitirmek için seferber etmelidir.
Bu süreçte Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından alınan tüm uluslararası kararlara rağmen işgalci İsrail hukuku tanımıyor, zulme ve işgale devam ediyor. Ne yazık ki, bu zulmü durduracak somut adımlar atılmıyor. Uluslararası mekanizmalar ve kuruluşlar; askeri, ekonomik ve diplomatik olarak büyük güçlere sahip devletler, olanları seyrediyor ve etkisiz kınama açıklamaları yapıyorlar. Demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları kavramlarını sürekli dillendiren birçok Batılı devletler soykırımı sessizce izliyor ve soykırıma askeri ve siyasi anlamda destek veriyorlar. İsrail, Müslüman ve Batılı ülkelerin sessizliğinden güç ve cesaret alarak saldırılarını derinleştiriyor ve dünyanın gözü önünde uluslararası savaş hukukunu ihlal etmeye devam ediyor…
Oysa dünyadaki tüm vicdan sahipleri, İsrail’e somut ve etkili bir şekilde karşı durulmasını bekliyor. Çünkü İsrail, sadece güçten anlar.
Bu vahim tablo karşısında vicdanı olan insanlar susmayacak ve bu vahşi katliamlara dikkat çekmeye ve yetkilileri somut adım atmaya davet edeceğiz. Bu kapsamda 44 ülkeden farklı etnik, kimlik ve dine mensup olanları oluşturduğu Küresel Sumud Filosu oluşturuldu. Bu dayanışma filosu şuana kadar yapılan en büyük eylemlerden biridir.
Filonun ilk bölümü 31 Ağustos'ta Barselona'dan, ikinci bölümü ise 4 Eylül'de Tunus'tan Gazze'ye doğru yola çıkacak.
Bu vicdan yolculuğuna Türkiye, Malezya, ABD, Brezilya, İtalya, Fas, Sri Lanka, Hollanda ve Kolombiya'nın da aralarında bulunduğu ülkelerden 28 binden fazla kişi filoya katılmak için başvurdu.Barselona'daki uğurlama etkinliklerinde binlerce kişinin limana gelmesi beklenirken, bizlerde Kastamonu’dan bu küresel vicdan hareketini selamlıyor ve Filistin’de işgalinin ve Gazze ablukasının sona ermesine vesile olması için dua ediyoruz.
Buradan, vicdan sahibi herkese sesleniyoruz. Yaşanan bu soykırım karşısında herkesin üzerine sorumluluklar düşüyor. Herkes bu büyük soykırıma karşı harekete geçmelidir. Herkes, Gazze’deki işgalin son bulması için mücadele etmeli, ‘bu zulümler yaşanırken ben yapmam gerekenleri yapıyor muyum?’ diye kendine sormalıdır.
Uluslararası kuruluşlar ve devletler, apertheid rejimi İsrail’in zulümlerinin önüne geçmek için atılması gereken adımları daha fazla gecikmeden bir an önce atmalıdır.
Bizler sivil toplum kuruluşları olarak Kudüs, Mescid-i Aksa ve Filistin özgür oluncaya kadar mücadelemizi tüm gücümüzle sürdüreceğiz.
Yaşasın, nehirden denize özgür Filistin!”
Güler’in konuşmasının ardından dua edilerek program sonlandırıldı.







