Türkiye’de ekonomik krizin her geçen gün daha da derinleştiğini vurgulayan Erbilgin, yaşananların yalnızca ekonomik bir sorun olmadığını, topyekûn bir yaşam krizine dönüştüğünü söyledi.

Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin Mart 2025 verilerine dikkat çeken Erbilgin, bireysel kredi borcu bulunan kişi sayısının 42 milyonu aştığını, kredi kartı borcunun ise 2 trilyon 36 milyar liraya ulaştığını aktararak şu ifadelere yer verdi:

Konut, taşıt, ihtiyaç kredileri, kredi kartları ve kredili mevduat hesaplarını kapsayan bireysel kredilerde, kişi başına düşen ortalama borç miktarı 100 bin TL’yi aştı.

Sadece kredi kartı borçlarının toplamı 2 trilyon 36 milyar TL’ye ulaştı.

Türkiye'de üzülerek ifade ediyorum işsizliğin ifade biçimlerinden "ev genci" olarak tanımlanan gençlerin sayısı her geçen gün artıyor. Gençlerimiz işsiz.

TÜİK verilerine göre 14-34 yaş arası 6,7 milyon genç; yani her 4 gençten 1’i, ne eğitimde ne de iş hayatında yer alıyor.

Esnaf ve küçük işletmelerin yüzde 39’u son 1 yılda iflas riskiyle karşı karşıya.

Bu ülkede milyonlar açlık sınırının altında yaşıyor.

Asgari ücret 22 bin lira, en düşük emekli maaşı 14 bin 500 lira bile değil; açlık sınırı ise 24 bin 35 lira…

Hükümetin verdiği evlilik fonu 150 bin lira, en düşük evlilik maliyeti ise 700 bin lirayı geçti.

Türkiye'de bugün yaşanan yoksulluk, artık istatistik değil; pazarda dolmayan file, evinde tüp alamayan, çocuğuna kahvaltı bile hazırlayamayan milyonların gerçeğidir.

Her geçen gün hayattan beklentisi bitmiş umutsuz gençlerin, iflas eden esnafın, borç içinde kıvranan çiftçinin, geçinemeyen emekçinin, torunlarına mahcubiyet yaşayan emeklinin haberini alıyoruz.

Ve şimdi iktidarın yarattığı bu acı tablo, Cumhuriyet Meydanı’nda, bir hemşehrimizin kendi ekmek teknesini, kendi aracını yakmasıyla ete kemiğe bürünmüştür.

Bugün yaşananlar yıllardır uygulanan tercihini yandaşlardan yana kullanan ekonomi politikalarının, halkı görmeyen bir saray rejiminin, işçiyi-emekçiyi yok sayan düzenin bir sonucudur. Bu düzen artık sürdürülemez.

Meydanda yurttaşımızın yükselttiği feryat bize şunu söylüyor. Tüm kör siyasi tutumlardan öte hak, hukuk, adalet etrafında birleşmemiz gerektiğini söylüyor.

Kastamonu’da, Türkiye’de güçlü ve erdemli bir dayanışmayı inşa etmemiz gerekiyor.

Milletin derdiyle dertlenmemiz gerektiğini söylüyor.

Halkı önceleyen bir öyküyü birlik içinde yazmamız gerektiğini söylüyor.

Öyleyse Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber, ya hiçbirimiz!

Bu kadim şehrin tüm güzel yürekli insanlarını birlikte çalışmaya davet ediyoruz.

Yuvamız Kastamonu’dan selam ve saygılarımı sunuyorum.

Muhabir: Banu Kebecioğlu