Enderun Hafızları Topluluğu Başkanı Muhammed Feyzi İbrahimoğlu sunumunda gerçekleştirilen Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi Bayraklı Konak’ta yapılan Cumartesi Sohbeti programı Hafız Yiğit Enes Alıcı’nın Kur’an-ı Kerim Tilaveti ile başladı.

Cumartesi Sohbetleri Remzi Gür (3)

Düzenlenen sohbet programına, Kastamonu Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Harun Köksalan, Kastamonu İl Ticaret Müdürü İbrahim İriş, 24-25’nci dönem Kastamonu Milletvekili Emin Çınar, İş İnsanı, Kastamonu Kalkınma Vakfı (KKV) Başkan Yardımcısı ve Ramsey Kurucu Başkanı Remzi Gür ve eşi Nevin Gür, önceki dönem Belediye Başkanı Tahsin Babaş, Kastamonu MÜSİAD Başkanı Mustafa Akif Özmat, önceki dönem Tosya belediye başkanı kazım şahin ve önceki dönem İhsangazi Belediye Başkanı Zühtü Danacı, Ankara Kas-Der Başkanı Hasan Şen, KASİAD Kastamonu Şube Başkanı Osman Kocadelioğlu başta olmak üzere çok sayıda davetli katıldı.

Mehmet Çiftçi-1

Ardından da Hz. Pir şeyh Şaban-ı Veli hayatı ve yaşantısı hakkında konuşma yapan Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çiftçi, “Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı’mızca belirli dönemlerde yapılan ve bu sene de 8. Dönem 170’nci etkinlik programımızla Cumartesi Sohbetlerimize devam ediyoruz. Bu hafta da Cumartesi günü 170’nci etkinlik programımıza konuşmacı olarak katılan İş İnsanı, KKV Başkan Yardımcımız ve Ramsey Kurucu Başkanımız Remzi Gür ile devam ediyoruz. Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi Bayraklı Konak’ta yaptığımız etkinliğimize büyük ilgi ve katılım gerçekleşiyor” dedi.

Konuşmasını Şeyh Şabani Veli'nin hayatı ve yaşantısını anlatarak sürdüren Başkan Çiftçi, “Şeyh Şaban-ı Veli, 1481-1569 yılları arasında yaşamış, Şabaniye kolunun hocası bir zattır. Kendisi Hanönü ilçemizin Yukarı Çakırçay Köyü doğumlu. Şu anda ismi de Şeyh Şabanı Veli köyü olarak değiştirildi. Şeyh Şabanı Veli Hazretleri'nin Peygamberimiz Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz'e benzeyen iki yönü var. Bunlardan bir tanesi Peygamberimiz Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz doğmadan önce babasını altı yaşında annesini kaybetmişti. Şeyh Şaban-ı Veli de doğmadan önce babasını, 3 yaşında annesini kaybetmişti. İkinci benzeyen tarafı Peygamberimiz Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz, Resûl-ü Sakaley, cinlerin ve insanların peygamberi ve Cenab-ı Hakk'ın Kur'an-ı Kerim'de, Ve mâ halâktul cinne vel inse ilâ ve yahudûn. Ben cinlere ve insanlara ancak bana ibadet etsinler diye geldim, buyuruyor. Şeyh Şaban Veli Hazretleri de Müşirü Sakalayin. Yani insanlara ve cinlere müşirin. Kendisi yetim olduğu için hamiyetperver bir hanfendi kendisini himayeleri altına almış. İlk tahsilini Taşköprü'de, orta tahsilini Kastamonu'da, yüksek tahsilini de İstanbul Fatih Medreselerinde tamamlamış. Bu arada zamanın Şeyhülislam'ın tarafından kendisine Eyüp Sultan Camii Şerifi'nde kürsü şehri verilmiş. Bu arada sohbet ve ibadetlerine devam ederken, zikirlerine devam ederken bu anda da yine İstanbul ulemasının ilim mütealarına katılmış, orada gösterdiği parlak fikirleri, güzel düşünceleri ile islamül üleması arasında temayüz etmiştir.

Bu arada yine tasavvuf irtifakı ile çeşitli tekbirlere, dergahlara gitmiş ama istediği şeyi bulamadığının kanaati hasıl olunca bir gece rüyasında memlekete sıla ediniz, hitabından sonra arkadaşları ile beraber yayan olarak Kastamonu’ya gelmek üzere yola çıkmışlar. Bolu’da Hayrettin Tokadi’nin dergahına geldiklerinde orada zikire katılmışlar ve zikirden sonra arkadaşlarından müsaade isteyerek Şeyh Hayreddin Tokadi, ile tedriciye 12 sene daha devam etmiş ve icazet alarak Kastamonu’ya bu mekana gelmiştir. Burada binlerce talebe yetiştirmiş. Bunlardan 360 tanesi hilafet makamına ulaşmış.. Dolayısıyla dünyanın birçok bölgesine Kuzey Afrika, Bosna, Hersek, Fas, Tunus ve Cezayir gibi yerlere irşad etmek üzere gönderilmiştir. Bu 360 müritlerinin 60 tanesi de cinlerden olduğu rivayet olundu. 1569 yılından bu tarafa da burada mekanında yatmaktadır. Şeyh Şabanı Veli Külliyemizi yılda 500.000 kişi ziyaret ediyor. Ziyaretçi her geçen gün de dolup taşıyor. Cenab-ı Hak şefaatlerine mazhar eylesin. 170. Cumartesi sohbetlerimizin hayırlı olmasını, hayırlı vesile olmasını ilimiz, yurdumuz ve bütün İslam alemi için, insanlık için hayırlara vesile olmasını Yüce Mevla'dan niyaz ediyor. Sizleri saygıyla ve hürmetle selamlıyorum. Vakfımızca düzenlenen Cumartesi Sohbetleri programımıza katılan, emeği ve katkısı geçen tüm herkese teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

Remzi Gur-1

KDAKP Kastamonu çok paydaşlı platform toplantısı yapıldı
KDAKP Kastamonu çok paydaşlı platform toplantısı yapıldı
İçeriği Görüntüle

Cumartesi Sohbetlerinin konuşmacısı İş İnsanı, Kastamonu Kalkınma Vakfı (KKV) Başkan Yardımcısı ve Ramsey Kurucu Başkanı Remzi Gür ise çalışma hayatı, Kastamonu Kalkınma ve Vakıf ile ilgili şu açıklamalarda bulundu“1 Ekim 1949 Kastamonu Bozkurt Çiçekyayla (Mamatlar) doğumluyum. öğretmen okulunu bitirdikten sonra Hukuk Fakültesinde öğrenimi sürdürürdüm. Avukatlık yapmak istedim. İlgi duyduğum öğretmenliğe yönelerek, vekil öğretmenlik yapmaya başladım ve bir yıl kadar bu mesleğini sürdürdüm. Ardından da 1970 yılında Londra’da çalışmakta olan babamın yanına yabancı dil eğitimi için gittim. Londra’da bir atölye kiralayıp orada tekstil alanında üretimlere başladım. 1985 yılına kadar Londra’daki atölyede çalışmalarımı sürdürdüm. 1985 yılında İstanbul’a gelerek Merter’de bir tesis açtım. Daha sonra Safranbolu’da fabrika kurdum. Bu fabrikadan sonra, Kastamonu'nun Araç ilçesinde bir fabrika daha kurdum. Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yaptığı Gürmen Group’ta Ramsey, KİP, Gürman Gift, Gökkale Tarım gibi şirketlerim hizmetlerine devam ediyor. 1970'lerde Londra'da kurduğum benim sahibi olduğum ürünlerimde gömlekten pantolona, takım elbiseden t-shirt’e, trikodan cekete kadar geniş bir yelpaze ile hazır giyim markası Ramsey olarak çok sayıda perakende mağazamız var. 2003 yılından itibaren 5 yıl süreyle Londra’da Türk-İngiliz Ticaret ve Sanayi Odası başkanlığı yaptım. İş hayatında başarılı olmamı dürüstlüğüm, yaptığım her işi layıkıyla ve alın terimle helal yoldan yapmaya borçluyum. Genç yaşımda kendimi ilmin, dernekçiliğin, sivil toplum örgütlerinin içinde buldum. 22 yaşımda 1970'lerde Londra'ya gittim. O gün bugün işte 1974'te de Sivil Toplum Örgütleri'nde çalışmaya başladım. O gün bugün Sivil Toplum Örgütleri'nde çalışıyorum.

Dolayısıyla insanlar da canlı varlıklar gibi bir zaman sonra verimi az da olsa düşüyor, hem de bazı işleri bırakmak istiyor. Ama ben hala devam etmek istiyorum. Niye devam etmek istiyorum? Hedefime ulaşamadım. Hedefimiz neydi? Elbette ki insanlara hizmet etmek. Yaratan Allah-u Teala diyor ki ben kainatı sizin için yarattım. Kainatta ne varsa sizin. Ama biz insan olarak diyoruz ki o tarla benim olsun, o ev benim olsun, o benim yok. Hayır, kardeşim hiçbir şey bizim olmuyor. Olamıyor zaten. Biz işte dediğim gibi bir zaman sonra bırakıyoruz ya oğlumuza bırakıyoruz ya ölüyoruz yahut da hiç kimsemiz yok devlete kalıyor. Dolayısıyla biz bırakacağız. Bırakmadan evvel de bizden sonrakilere gelecek bir şeyler bırakmalıyız. Bu nedir? Maddi manevi bir şeyler olabilir, kültür olabilir, eser olabilir, kitap olabilir. Bina olabilir, arazi olabilir. Daha doğrusu bizden sonrakilere bir şeyler bırakalım. Geldik insan gibi, gidiyoruz insan gibi. Arada ne kaldı? Hiçbir şey. Yedik içtik. Yediğimiz içtiğimiz de öbür tarafa gitmiyor. Bu dünyada kalıyor. İçtiğimiz suyu buradan içiyoruz. Bırakırken de buraya bırakıyoruz. Demek ki yer değiştiren var ama bir yere giden yok. Dolayısıyla bizim kazandığımız, ne kazanırsak kazanalım, bu dünyadan alıyoruz. Bu dünyaya bırakıyoruz. O halde bırakırken kazandığımızı iyi şekilde bırakabilmek hem bize maddi hem de manevi değer katacak. Bize dedikleri gibi ya dünyayı size verdim diyen Allah'ımızın karşısında bazıları demiş ki Müslüman'a bir hırka bir lokma yeter. Oh ya Rabbim şükür. Niye yetsin Müslüman'a bir hırka bir lokma? Allah Teala diyor ki ben size verdiğim nimetleri üstünüzde görmek isterim. Evinizde görmek isterim, yaşantınızda görmek isterim. Dünyada görmek isterim. Akıl verdiyse, ilim verdiyse bunu kitap haline getirip insanlara sunacaksınız. İyi bir ustaysanız iyi bir bina yapacaksınız. İyi bir tüccarsanız ticaretinizi dürüst yapacaksınız, başkalarına örnek olacaksınız.

İslam'ın ilk dönemlerinde başlayan vakıf olayları halkın faydalanması için, insanların faydalanması için Osmanlı zamanında da bilirsiniz hayvanların da faydalanması için vakıflar vardı. Dolayısıyla vakıf insanlara hizmet etmek için kurulmuş bir müesseselerdir. Allah razı olsun kuranlara, çalıştıranlara, kurmak isteyenlere, yanında olanlara teşekkür ederim. Ben de sizden bir adamım. Yani çok fazla bir değişikliğim yok ama biraz fazla gezmişliğim var diyelim. Biraz da fazla çok akıllı mıdır değil midir ama girişkenliğim var. Bu sayede hep başarılı oldum. Ben bir yere bağlı olmadın, serbestçe özgürce işimi yaptım. Kendi işini bırakan yapmayan istediği hedeflerine ulaşma şansı da yok. Bugün insanlarımız Köyünde kentinde işini gücünü bırakarak asgari ücrete çalışmaya gidiyor. Yaptığı işini beğenmiyor. Halbuki düzenli, güzel işini yürütse işini her geçen gün büyütse alacağı asgari ücretin 3-5 mislini hatta daha fazlasını da kazanma şansı çok yüksek. Bende işlerimde yükselmeyi çalışarak aklımı kullanarak elde ettim. İşe ilk başladığımda zorluklar yaşadım. Ama yılmadım çalıştım, mücadele ettim, Allah'a çok şükür bugünlere kadar geldik. İşimi yükselttikçe 1-2 kişi daha sonra 9-10 kişi ile devam ettirdiğim işlerimde şu anda 1200-1300 kişi çalışan var.

Kastamonu Kalkınma Vakfını 1992 Yılında Dönemin Valisi Merhum Kamil Demircioğlu başkanlığında kuruldu. Kastamonu'nun kalkınması için o dönemlerde büyük çabalar sarf etmişti. Sayın merhum Valimizden Allah razı olsun. Kastamonu'nun kalkınması için başarılı işler de yaptı. Mekanı cennet olsun. O gün bu gün bu vakfımız hizmet veriyor. Şu anda vakfımız öğrencilere ve ihtiyacı olanlara yardım etmeye devam ediyor.

Şehir dışında veya şehir içinde öğrencilerimizin ve vatandaşlarımızın zorlandığı yerlerde yardımcı olmak düşüncesiyle vakfımızı harekete geçirdik. İstanbul'da bir yer aldık. Kısmet olursa yurt yapıyoruz. Şimdi 58 kişinin kalacağı bir yurt yapıyoruz. Daha sonra kişi sayısını büyütebiliriz İnşallah. Bir de Bozkurt'ta bir su vardı. Oskar suyu. Özel idare ile konuştuk, onu da Vakfı adına satın almak istiyoruz. Vakıf kendisi belki işletemez ama hazırladıktan sonra bir işletmeceyi vererek oradan gelir elde etmek istiyoruz. Burada Vakfın kendi bir binası var, oradan da gelir alıyoruz. İstanbul'da da bir dostumuz bize bir bina bağışladı, oranın gelirleri de var. Bir de üye aidatlarından gelirimiz var. Üye aidatlarımızın gelirleriyle çocuk okutuyoruz. Yurt yapacağız. Eğer gelirlerimizi vakıflar genel müdürünün kabul ettiği standarda getirebilirsek kamu yararı vakfı haline gelir. Kamu yararı vakfı haline geldiğimiz zaman işverenlerden veyahut da bağışçılardan aldığımız paranın karşılığında bir makbuz keseceğiz. İşveren o makbuzu gider makbuzu olarak kullanabilecek. Yani paranın hepsini değilse de bir kısmını gider yazabilecek. Dolayısıyla biz kamu yararına vakfı olacağız. Vazifelerimizi, çalışmalarımızı o şekilde devam ettirmek istiyoruz. Kastamonu Vakfı’mızın şu anda 370 tane üyesi var. Daha evvel üye olmak biraz zordu onu kaldırdık. Her isteyen üye olabilir, her isteyen üye olabilir derken, tabi kanunun yahut da sosyal hayatın bize vermiş olduğu imkanlar dahilinde.

Onun dışında bağış yapabilenlerden de Allah razı olsun bağış alıyoruz. Bu nedir? Biz demin de söylemeye çalıştık, öbür tarafa gideceğiz. Giderken de hiçbir şey götüremeyeceğiz. Burada yaptıklarımız zaten vakfın düşüncesi de hizmet hedefi de insanlara yardım etmek, Allah'ımızın insanlara vermiş olduğu nimetleri ve imkanları insanlara veya yaşayan canlılara sunmak. Bu ne demektir? Bir bahçe yaparsınız. Bahçenin gelirlerini fakir fukaraya ver dersin. Hatta adama dersin, git bahçeden elma istediğin kadar topla. Veyahut da bir fakire dersin, sen buraya bak, suyuna şey yap, meyvesini al sen dersin, tarlasını işlet dersin. Dolayısıyla yani insanların faydasına, hayvanların faydasına bir şeyler yaparsın. Şimdi Osmanlı'da, Selçuklu'da, Emeviler'de olduğu gibi Vakıflar çok gelişmişti. Bugün de biz, Allah'a çok şükür, cumhuriyetimiz yeni. Belki cumhuriyet devrinde çok fazla aktif hale getiremedik vakfı ama bundan sonra getirmek lazım. Dünyamızın sayılı ülkelerinden birisiyiz. Bize dokunmazlarsa biz kimseye dokunmayız inşallah. Dolayısıyla önümüzdeki 5-10 sene içerisinde Allah nasip ederse dünyanın sayılı devletlerinden ekonomik olarak, ilim olarak, kültür olarak iyi bir yere geleceğiz. Elimizden kitap yazmak geliyorsa yazacağız. İnsanları istifade etsin. Paramız varsa gayrimenkul olarak veyahut da maddi olarak vakıflara yardım edeceğiz. Bedenen veya fikren yardım edeceğiz. Dolayısıyla fakir fukaranın bizlerden istifade etmesine gayret ve çaba sarf edeceğiz” dedi.

Remzi Gür konuşmasını, Kastamonu için 2053'e kadar kalkınma planı içerisinde demiryolu yer almıyor. Ama onu geriye bu planın içine aldırmaya çalışacağız İnşallah. Trenin İnebolu'ya kadar inmesi lazım. Diğer bazı yörelerimize kadar gelmesi lazım. Çünkü İnebolu Rusya'ya, Ukrayna'ya 132 mil, en yakın bölgeyiz biz. Limanımızı da büyüterek ilimizi daha da çok kalkındırmayı hedefliyoruz. Yani genel yol olmadan sanayi olmaz. Demiryolu ve kalan yolların yapılarak tamamlanması ilimiz için önemli” diyerek tamamladı.

Remzi Gür’e konuşmasının ardından 24-25’nci dönem Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı Başkanı Mehmet Çiftçi tarafından günü anısına bir oyma hat sanatıyla yazılmış bir tablo hediye edildi.

Cumartesi Sohbetleri Remzi Gür (1)

Program sonunda Cumartesi Sohbetlerine katılanlara Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfınca hazırlanan geleneksel ikramda bulunuldu.

Cumartesi Sohbetleri Remzi Gür (4)Cumartesi Sohbetleri Remzi Gür (5)Cumartesi Sohbetleri Remzi Gür (2)

Muhabir: Kastamonu İstiklal Gazetesi